'Yeteer, Yıldırım Demirören yeteer...'

A -
A +
Geldik yine salı gecesi bir kader maçının arkasından o maçı yok farz edip bir çarşamba yazısı yazma gününe. Bu durumda benim elimde bu köşede sadece Tolga Özkalfa-Suha Sidal-Aziz Yıldırım yazmaktan başka ne kalıyor o zaman. Biraz da Fenerbahçe hakkında tur umutları beslemekten başka...


Şu son meselede tek hatası olmayan insan belki de Yıldırım Demirören'dir...
Ama bütün hataların olmasının altında yatan en büyük hata da Yıldırım Demirören'dir.
Benim derdim soyunma odası koridorlarında 'kim neyi ne kadar demiş' değildir.
Benim derdim bir hakemin çok yakın iki tarihte iki farklı değerlendirme durumuna düşmesidir.
Tolga Özkalfa ortadadır...
Melo da tükürdüğü iddia edilen adamdır...
O sırada 'Diş Hekimi Hakemimiz' de kartını düşürmüş ve yerde onu aramak ve almak çabasındadır.
Ne olduğunu idrak etmek durumunda kaldığında ise imdadına yardımcısı yetişir ve der ki; 'Hocam Melo tükürdü.'
Diş hekimimiz de atar Melo'yu ve yardımcısının bilgisine itibar ettiğini raporunda belirtir.
PFDK ve Tahkim Kurulu da ona itibar eder ve cezayı onar...
Aynı Diş Hekimimiz...
Pazar gecesi pozisyonu 'geçerli' görür...
Ancak yardımcısı 'geçersiz' görür...
Yardımcı çakılır yerinde 120 saniye en azından. Tolga Özkalfa bu kez 'yardımcısının yardımını' görmezden gelir, tınmaz ve dinlemez...
Birinde yardımcıya itibar eden hakem, diğerinde yardımcıya itibar etmemiştir...
Bu nedenle başlıktaki gibi bağırılmayan bir tek stat kalmıştır Türkiye'deki statların arasında.
Neden acaba?

BASKIN BASANINDIR! 
Yardımcıya itibar ederken kendisine herhangi bir fiziki ve sözlü müdahale yapılmamıştır.
Yardımcıya itibar etmediğinde ise kendisine (iddiaya göre) sözlü bir müdahale yapılmıştır.
Fenerbahçe'nin o gece oynadığı oyunla o maçı almayı hak ettiği ve o gol verilmese bile kazanacağı ne kadar gerçek ise; devre arasında bir algı kaydırması baskısı uygulandığı da o kadar gerçektir...
Orada bir şeyler olmuştur...
Ancak bu olanlar; Süha Sidal'ın söylediği kadar ağır olmayabilir ama asla resmi açıklamada olduğu kadar masum bir 'menfaat koruma' çıkışı da değildir.
'Sana, bana ceza verdirme fırsatı vermeyeceğim' sözüne bir 'olay yeri inceleme ekibi' tarafından 3-4 maç verilip bunun da az bulma eğilimi dillendiriliyorsa, o malum gecenin en kibar çıkış bile daha fazla cezayı hak etmiyor mudur?..
Bütün bu saydığım olayların içinde en az suçlu Yıldırım Demirören'dir.
Ancaaak...
Başımıza gelen her şeyin hesabını vermesi gereken de Yıldırım Demirören'dir...

Beşiktaş hak ettiği Avrupa yolundan bir 'evrak sahteciliği' nedeniyle alıkonuyorsa...
Transfer yapamıyorsa...
Üç kuruşa bir takım kurmak durumunda kalıyorsa...
İlk 11'inden imza alınacak futbolcu sayısı 3'ü geçmiyorsa...
Fikret Orman hesap soramıyor ama sormak istiyormuş gibi yapıyorsa...
Bunun müsebbibi kimdir? 


ZEKERİYA ALP
Benim çok saydığım ve inandığım bir adamdır.
Ama konuşma biçimi ve zamanlaması açısından yanında danışmanı olmayan, olan da ona kötülük planlayan bir futbol adamıdır...
Ama asla bir 'hakem adamı' değildir...
'Şu 9 hafta hayırlısıyla bir geçsin hele' derken sınıfta kalmıştır.
Çünkü 'hayırlısıyla geçecek şu son 9 hafta' hakkında apaçık farkındayız ki; lig ve kurallar ve de cezalar, birilerine tamamen 'peşkeş' çekilmektedir...


S-ÖZ: 'Her aptal, onu beğenen bir başka aptal bulur' BOİLEAU

'Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır...' MOLİERE 

Schalke maçının tam gününü bizlere olabilecek en ayrıntılı biçimde yaşatan NTVSpor'u, başta Fuat Akdağ olmak üzere yürekten kutlarım. Yayıncılık dersi gibiydi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.