Maç öncesinin acı ve zarif pankartları bitmeyecek bir sevdanın işaretleri gibi etkiledi beni. Bunun yansıyacağı maç için benim endişem Karabükspor karşısında ilk kornerini atmak için 39 dakika bekleyen bir takım ortaya çıkaran Mancini'nin, Kopenhag karşısında hangi bilmediğimiz marifetleri sunacağında gizliydi...
Dany mesela...
Niye orada?..
3 defansa düşüp coşkuyla öne çıkılacaksa mesele yok. Ama Mancini'nin de öyle bir geçmişi yok.
Maçın genelinde doğruların bir araya geldiğini kabul edebilirim. İlk gol ile ikincisi arasında bir bocalama yaşandı ve bunun nedeni de "savunma prensiplerini" hücum prensiplerinin önüne koyan yeni yapılanma ile, geçmişin alışkanlıklarından oluşan coşkulu hücum arasında kalan bir bocalama olarak değerlendirebilirim...
Rakibin "üflesen yıkılacak" kadar cılız oyunu karşısında ilk yarının tümünü kapsadı. Semih'in hatasız ve Dany ile Eboue'yi rahatlatıp Chedjou'ya sahip çıkan oyunu beni çok etkiledi. Melo ve Eboue ise müthiş oynadı.
Eksik oynayan yoktu, fazlasını yapmaya çalışan çoktu kısacası...
Rakibin en önemli özelliği olan "fizik üstünlük" meselesini daha üstün bir "fizik üstünlük" sunarak üzmek maçın en olumlu tarafı oldu. Fazladan teknik olarak üstündük, o da rakipte yoktu...
Maçın kalan kısmını Kopenhag oynadı biz ise çuvalla golü ve farkı kaçırdık. Tüm oyuncu değişiklikleri yanlış zamanda ve yanlış isimlerle yapıldı.
Dün geceki rakibi de "yenmeyeni döverlerdi..."
KIRILMA ANI
Melo'nun bulduğu erken gol