'Yıldırımlar' fırtınanın kapı zilidir!

A -
A +

Beşiktaş'ın daha 'itidalli' duruşuna karşılık, Fenerbahçe'nin daha 'agresif' bir savunma hazırlığı yapacağını biliyoruz. Değişen bir şey yok; yıldırımlardan 'Aziz' olanı, 'en iyi savunma hücumdur' düsturundan ödün vermiyor. Korkumuz, UEFA'nın 'bu düstura destur' demesidir...

Tabii ki Fenerbahçe ve Beşiktaş hiçbir kirli işe bulaşmadı.Bulaştı ise bazı Beşiktaşlılar ve Fenerbahçeliler bulaşmıştır...
Bir futbol kulübünün ne eli ve ayağı vardır, ne de cebi ile cüzdanı. Asla aklı ve vicdanı da yoktur...
Bir futbol kulübünü yönetenlerde ise bunların hepsi vardır.
Kişilerle kulüpleri bu yüzden ayırmamız gerekir, ama nasıl ki bir şey başardıklarında omuzlarımıza alıyorsak, bir halt yediklerinde de kapıyı göstermemiz gerekir.
Gerekirdi...
İnsan olmasa futbol kulübü olabilir miydi?
Biz kişilerle kulüpleri ayırmaya çalışıyoruz, kişilere verilen cezaları görmezden gelip kulüpleri koruma altına alıyoruz.
UEFA ise tam tersine kişilere verdiği cezaları o kulübe 'menfaat' sağladığı için veriyor.
Bütün bu kaosu önleyecek olan şey 'acilen kongre' ve yepyeni kurullar ile yepyeni bir yönetim kuruludur.
'Adayım' diyebilecek yüreği ortaya koyan Haluk Ulusoy ise tek doğru adrestir.
UEFA bu TFF'nin kendisini oyaladığına ve kandırmaya çalıştığına artık ikna olmuş vaziyettedir. Dolayısıyla 'biz tepeden tırnağa değiştik' mesajımızı acilen vermemiz gerekiyor.
Trabzonspor başkanı dün verdi zaten...
22'sinde 2 Yıldırım!.. 
UEFA Disiplin Kurulu'ndaki 5 üye ne satın alınabilir ne de korkutulabilir...
1 Alman-1 İsviçreli-1 Avusturyalı-1 Macar-1 Danimarkalı...
Diyemezsiniz ki 'Sen yakınsın Ali Başkan şu Danimarkalıyı sen bağla, ben de Macar'ı hallederim...'
İç dinamikler orada maalesef, ya da iyi ki, buradaki gibi değil...
Bu saatten sonra 'gitmezsek gitmeyelim, üç-beş sene kendi kendimize oynarız' da diyemezsiniz. Sizi 'kendi kendinize bile' oynatmayabilirler...
Savunmaya koyduğunuz örneklerin hepsi 'karşı saldırı' niteliğinde. Bilmez misiniz ki; 'UEFA kendi ayıbıyla yüzleşmekten' nefret eder.
Hiç hoşlanmaz...
Belhanda, Gaitan gibi örnekler tepeden tırnağa birer strateji hatasıdır.
'Benim ülkem bana ceza vermedi' veya 'Hâlâ daha karar kesinleşmedi' hamleleri daha iyi bir yöntemdir, ama o zaman da karşınıza bambaşka ve hiç beklemediğiniz gerçekler çıkacaktır.
Şöyle ki...
UEFA'nın elinde Yunanistan'ın ve İsviçre'nin hatta İtalya'nın 'Türkiye'nin neden kayırıldığı' soruları var...
Bursaspor'un dimdik başvuruları var...
Trabzonspor'dan gelen binlerce faks ve resmi müracaat ise cabası...
Ayağa kalktıklarında bile arkalarına yapışık koltuklarıyla gezen 'iki YILDIRIM', artık Türk futbol sahnesinden çekilmelidir...
Kapının zili çaldı artık...
Kimin geldiğini anlamamıza şunun şurasında üç-beş gün kaldı...

Bekle dedim gölgeye!
TFF karar verdiğinde 'adli yargılama' nihai sona ulaşmamıştı. O zaman bu durumdan memnun olan Aziz Yıldırım, kulübü adına adli yargıyı beklemek gerektiğine inanmıyordu.
Şimdi ise UEFA'ya kulübü adına  'adli yargının sonlanmasını bekle' demeye gitti!..
İçerde 'bekleme...'
Dışarıda 'bekle...'

S-ÖZ: (Bir Türk atasözü)
'Olsa ile bulsa ekmişler, hiç bitmiş...'

Türkiye statları aylarca 'yeteeer ...' diye inledi. Şimdi Demirören Nyon'da 'Yeteer.. Platiniiii yeteeeer' diye bağırıyor. Hakikaten 'yeter ama artık...'

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.