Tarihinin en pahalı ve en zengin kulübesine sahip olarak sahaya çıkan Terim; Karan, Batista, Lukunku ve Ünsal'ı takımı televizyondan izlemeye mahkûm etmişti. "Alın size maç" demişti, "yeni yeniden" kadrosuna... "Maç başına iyi para alan" birilerini de sahadakileri seyredip "görgü bilgi" geliştirmeleri için yanına oturtmuştu. Kadrolara baktığınız zaman, rakip "taş ve oturmuş" Cimbom "buz ve ayakta"... Oyuna gelince, "yeni yeniden" G.Saray daha presli ve araştırmacı bir hücumu benimsemiş olarak başladı. En önemlisi Malatyaspor gibi "hücumda zengin" bir takımı kalesine sokmadan götürdü oyunu. Üstelik kronik "erken gol yeme sendromu" yaşamadan. Yani G.Saray bu kadrosuyla "maç kurtarma" yerine, "maçı koparma" düşüncesiyle oynama şansını buldu. Belli ki, yenilse bile "adam gibi" yenilecekti. Prates, Fevzi'nin "örümceklerini" temizlediğinde, karşımızda "bir takım" olduğunu gördük ve bunun "iyi bir takım" görebileceğimizin işareti olduğunu anladık. G.Saray ikinci yarıda Ziya Doğan'ın hamlesine karşılık vermişti aslında. Mithat ve Atilla'yı alarak orta sahaya "hücum dinamikleri" ekleyen Malatyaspor, bunda başarılı da oldu. İkinci golü bulan G.Saray, gücünün ve sahada verdiği savaşın sıkıntısını "yine yeniden" kadrosunun tecrübesizliğine kurban verdi. Maçın ilk yarısında "takım" olan G.Saray, ikinci yarıda "iyi bir takım" olmayı başardığı anda "çok iyi bir takım" olan Malatyaspor karşısında maç eksiği ve tecrübe sıkıntısı sebebiyle skoru verdi. Kalecisinden hocasına kadar, birbuçuk yıldır "hasretle" beklenen G.Saray, dünkü sonuca rağmen "haset" edilen bir takım olup çıkıverdi. Ben bu sonucu kaâle almıyorum. Ama G.Saray'ın savaşan kadrosuyla verdiği önemli mesajı herkesin aldığını düşünmek istiyorum.