Yokuş aşağı boşa alarak...

A -
A +

Dört koldan bir araya geldik ve Milli Takıma "oyun planı" ile "maç stratejileri" geliştiriyoruz. Gazete ve televizyonlarda çeşitli öneriler yer alıyor. Hemen herkesin bir fikri var ve içimizde gizlenen teknik direktör bilinci hortlamış vaziyette. "Presle başlayalım" ile "kontrollü oynamalıyız" cümlelerini aynı adamdan aynı programda ve iki dakika arayla duydum. Benim neyim eksik? Buyurun bu da benim bu akşamki oyun planım. Fatih Terim'e iletin de böyle oynasın!.. Biz duygularımızı mantığımızın önündeki havuç yapan bir milletiz. Duygularımız koşar, mantığımız ise ona yetişmeye çalışır. Bu geceki gibi bir maçta bütün oyun stratejilerinin inanılmaz derecede deneyimli oyuncularımız olmasına rağmen, bir kenara itileceği ve "maçın çıldıracağı" dakikalar yaşanacağını hissediyorum. Bu nedenle bende oyun taktiği geliştirdim. Maksat milli hizmet!.. Biz bir araba gibiyiz. Turnuvalarımızın da özellikle İstanbul trafiğinden bir farkı yoktur. Biz 1'e takıp, kalkış yaptıktan sonra 2'ye almayı, yolun hak ettiği şekilde hızlanmayı beceremiyoruz. Bunu bir maçın içinde de, bir turnuvanın akışı inde de beceremiyoruz. Oyunun neresinde beşleyeceğimizi, gazı kökleyeceğimizi kestiremiyoruz. 9 kişi kalıp maç alabiliyoruz iki dakikada... Rakip bir eksildiğinde de gol yiyebiliyoruz... Üçüncü viteste kalkış yapmaya kalktığımız Estonya maçında bile yerimizde silkelenirken ve motor daha gazı yiyemeden biz golü yemiştik. Sonra çıldırdık, sağdan hızla geçtik, emniyet şeridini ihlal ettik zaman zaman ve iki gol bulduk. Aynı hatayı ikinci yarı başında yine yaptık ve bir gol daha yedik. Baktık olmuyor, arabayı doğum yapan karısını hastaneye yetiştiren sürücü koca ve taze baba adayı gibi daldık maçın orta yerine. Maç da çıldırdı biz de... Bir ara yayaların üstüne bile sürdük ve kazandık sonunda. Kadın doğumu hastanede yaptı. Bu akşam kontrollü başlamak, birinci viteste arabayı doyurup, sonra ikilemek bana daha akla yatkın geliyor. Eğer maçı böyle tutarsak, 60 dakika kamyon gibi taşırsak yükü, son yarım saatte onları "beraberlik bana yarıyor" düşüncesine düşürebiliriz. O zaman bir Porsche gibi depar ve sprint atıp "ya sen ya ben" diye restleşebiliriz. Bunu oyuncu değişikliği ile de yapabiliriz... Sadece son bölümde hayal ediyorum "yokuş aşağı boşa alarak" oynamayı... Bosna Dünya Kupası havucu için bizden daha aç... Ama Bosnalı aç, Bosna Milli Takımı oyuncuları değil. 5 tanesi Avrupa'nın üst düzey liglerinde ya şampiyon olmuş, ya da şampiyonluğa oynamış. Bu tuzağa düşerler mi bilmem, ama içimde yıllardır gizlenen, her Türk erkeğinin bir kahvehanede en az üç sandalyeyi işgal ederek oturduğu rahat ortamda içindeki teknik direktörü serbest bırakması gibi, bu gece için ben de bu hakkımı kullandım. S-ÖZ Yürüyen kayığın paslı da olsa hiçbir çivisi sökülmez... > Bir Bodrum deyişi Ege'de sular ısınıyor Yıllardır üzerine serpilmiş olan ölü toprağını üstünden atıyor Ege... Bir Egeli olarak dikkatle izliyor ve merakla bekliyorum. Küllerinden doğan Göztepe gümbür gümbür bir yolculuğu sürdürüyor. KSK ve Buca Manisaspor gürültüye pek pabuç bırakacak gibi değil... Aydın'ın sahasının durumu kulübün durumundan daha içler acısı. Bir tek orası kaldı düzeltilmesi gereken. Bir de toparlanması gereken Denizlispor... Bu sezon Ege takımlarının yılı olabilir gibi geliyor bana... Reklam arası maç... Bunun acısını en yakından ben yaşadım. 30 Ekim 1993 yılında Manchester United-Galatasaray maçının içindeki reklam dağılımını doğru yapamadığımız için çok eleştiri almıştık. Sonra 1993-1994 yılında test yayınından ilk çıkışını yapan atv'de spor yazarları kupası maçını iki dev takımın mücadelesinde 63 parça reklamı yerleştirerek yayınlamaya çalışmıştık ve tabii ki becerememiştik... Burada kabahat naklen yayın ekibinde değildir. Bu çerçeve reklam merkezden ve büyük ihtimalle futboldan pek anlamayan biri tarafından yayına verilir. Onun elinde reklam sayısı bellidir ve belli periyotlarda ekrana döşer. Bu nedenle üç dakikada 2 ağır çerçeve girer. Bu nedenle ilk gol şansımızda Arda bir çalım da Oktay Kaynarca'ya atmak zorunda kalır. Rahmetli Orhan Şengürbüz'ün dayanamayıp "bu kadar reklamın arasında da maç anlatılamıyor ki" deyip atv'den ayrılmasına neden olan bu duruma isyanı değil miydi?.. Tamam, ticaret yapıyorsunuz ama benim örnek verdiğim dönemlerde maçı kesip 10 saniyeye varan görüntülü reklam yayınlanıyordu. Her kornere ve her taç atışına reklam döşenerek maç anlattık biz... Şimdi ekranın yüzde yirmisinden fazlasını işgal etmemesi gereken birkaç çerçeveyi veremiyorsunuz. Üstelik tamamına yakını da öz kaynak ve dizi tanıtımı... Bu akşamı merakla bekliyorum... POST-İT: Bu gece oynayacağımız maç, iki takımdan biri ilk golü attığı anda başlar. Golü yiyen maçı alt üst eder, oyun kartlara gider ve çıldıran maç her an her şeyin olabileceği bir maç haline gelir. Bu tür kaos ortamlarından daha sağlıklı çıkabildiğimiz için muhtaç olduğumuz kudret stopersiz ve eksik oynadığımız Avrupa Şampiyonası maçlarında gizlidir. >> Fatih Hocam, Kayseri'de otobüsü durdurup yanınıza aldığınız o ağlayan kız var ya, o bir melekti ve bu gece yanınızda olacak inşallah...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.