Pas kalitesi bu kadar düşük bir Galatasaray, üstelik ne rakibine hata yaptırabiliyordu, ne de kendi savunma hatalarından kurtulabiliyordu...
Ne zor şey bu sıralarda Galatasaray izleyip yazmak…Sürekli problem, sürekli dert, sürekli dedikodu ve sürekli başarısız sonuçlar…
'Fazla yemesek bari' haftaları birbirini kovalıyor ve geçtiğimiz haftanın az da olsa pırıltılar sunan Başakşehir maçının sonrası bile umut yeşertmiyor...
Rakip taş gibi ve muhteşem yükselişte…
Galatasaray'ın ise daha inecek başka yeri kalmamış denebilir…
İlk çeyrek biterken kalenin hemen dibinde şutunu, çizgide bulunan tek rakibini nişanlayarak harcayan ve aynı topun dönüşünde bir penaltı üretmeyi başaran Jason Denayer; maçın adamı olmaya adaylığını ilan etti...
Maçın adamı ama maçın en kötü adamı...
Temponun yerlerde süründüğü oyunda ön taraftan yardım alamayan orta alan, bir seyr-ü sefer memurunun eksikliğini yaşadı...
Maçın merkez istasyonu olduğunu cesaretle ilan edecek bir lider eksikliği görünüyordu çünkü baş makinist Sneijder maçı evinde seyrediyordu...
İkinci yarı birinciden farklı değildi. Pas kalitesi bu kadar düşük bir Galatasaray, üstelik her maç ayrı bir savunma göbeği oluşturduğundan, ne rakibine hata yaptırabiliyordu, ne de kendi savunma hatalarından kurtulabiliyordu...
Oyunu her türlü dengenin sağlandığı ve yavaş bir futbolun oynandığı maçın gollerini ancak duran toplar ve penaltılar çözebilirdi…
Öyle de olmadı mı?..
MAÇIN ADAMI
Hüseyin Göçek. Avrupa standartlarındaydı...
KIRILMA ANI
Penaltı
düdükleri
çaldıkça...