Bir edebiyat biçimidir "bir zamanlar el ele, kolkola maça giderdik ve yan yana otururduk" filan gibi satırlar. Buna aslında karşı çıkanlar, aslında yönetici olup bunu uygulaması gerekenlerdir. Kurgu ve tezgâh peşinde koşar ve bu söylemden hiç de vazgeçmezler. Onlar, taraftarını "mürid"leştirenlerdir. Çünkü taraftar mürid olmaz ise; ona nasıl piyango, kombine, forma ve taraftar kartı aldırabilirsiniz?.. "Topa değil topçusuna hayran" hale getirmez iseniz, nasıl kendi caddelerine ve kendi kafelerine, Bağdat caddesi ile Çarşı içine lokalize edebilirsiniz?.. Nasıl "kapalı devre" yaşamalarını sağlayabilirsiniz?.. Oraları "kurtarılmış bölge" etmez iseniz, nasıl müşteri haline getirip cebindeki son kuruşu da alırsınız?.. Mürid olup içlerine kapatmazsanız onları, nasıl ıssıza çökertebilirsiniz "taraftar" dediğiniz ve zıvanadan çıkarıp gözü dönmüş fanatik bir gariban yaptığınız kitlenizi?.. Kurulmuş insanlardır onlar. Zemberekleri boşalıverir bir gün gelir. Günümüzün "digital" çocukları bilmez zembereği, olsa olsa "analog"da kalmıştır arşiv dağarcıkları. Onların cebindekini hortumlamak isteyen huzur düşmanı sorunlu sorumsuzlar olan yöneticileri, zaten sağlıklı düşünebilen taraftar istemez. Maçları "cihat" olgusuna taşırlar "chat" sayfalarında... Düşman üretirler ki kendi içlerine kapansınlar. Bu nedenledir ki, herhangi bir başarısızlıkta sebep hakemdir ve Federasyondur. Dereli'nin, aleyhlerine açık penaltıyı vermediği, gördüğü ama vermediği maç insanca bir hata oluverir; kendilerini doğradığı maç ise ligden çekilme sebebi. Ne yaptılarsa onu yapıyor Beşiktaş... 11 puan öndeyken kendisine ne yapıldıysa onu yapıyor Beşiktaş... Şimdi yüreği yetecek mi organizasyon yapanların, bakalım cezaları adaletli biçimde dağıtmaya... Gerets'in de kafası yarılmadı mı? Ne oldu?.. "Dışarıda dayak var" sloganı gerçek oldu çıktı işte taze Türk Mehmet Marco Paşa tarafından. Başkanın adamı ile bir olup "Marco Paşa" dayağı attılar "Rico Paşa'ya..." Ardından küfür de vardı, dikiş atılan kafalar da. Üstelik bu ikinci konuk teknik adam kafası yarılan, o statta. Küfür ise tribünde de vardı, soyunma odası koridorunda ve de otoparkında. Bu tutumdur zarafete rahmet okutan, bi zahmet hamaset uğruna... >> Kim demiş 35 yarısı diye... Bütün Türkiye Milanlı Maldini'ye hayran. Kulübü de 3 numaralı formayı, o oynamayı bırakınca müzeye kaldıracağını açıkladı. Bir devre bile olsa oynuyor her düzeyde. Saygı duyuyorlar yılların emeğine. Bizim Hakan Şükür, ondan 3 yaştan daha fazla yaş küçük ve adamın 15 dakikasına bile tahammülü kalmadı ulemanın. Milli Takım onu doksan doksan kullanıyor, takımında rekorlara koşuyor, insanlık dersleri veriyor ve ona çoktan doymuş gibi kıskançlıklarına maske giydirenler, bıraksın istiyor. Yalvarırım "bırakma" Hakan... Müzelik olana kadar oyna. At bir sandalye, yine oyna. Sana saygı duymayanları utandır, kızarma yetenekleri hâlâ kaldıysa... Ben sana hâlâ doyamadım aslanım... >> Sportif merchandising and sport management Bu bir bilim dalıdır. Marka yönetimi ile takım yönetimini kasteder, ve bu ikisi bir arada dengeli yürütülemezse ortaya "Fenerbahçe" çıkar. Marka yönetimini harika bir beceriyle yapan Fenerbahçe yönetimi, takımı yönetmeyi asla ve asla becerememekte ve oryantalist hataların tümünü sergilemektedir. Kendilerini germekte, oyuncusunu germekte, taraftarını germektedir. Kablo kesmek ve otoparka yönlenip oyuncu dövmek bu işin dibini oluşturmaktadır. Koca bir "marketin", "sinekli bakkal" metodlarıyla yönetildiğini göstermektedir. Vah benim "yüzüncü yıl" kurbanlarım... >> Ok yaydan çıkınca Kadıköy'de olanlardan sonra bir an bile beklemedim "ligden çekilme" olacak diye. Orada olanları özetleyen tek bir şey vardır ki, artık telafi edilemeyecek şeyler olmuştur. Cezaları da beklendiği gibi olmayacaktır. Çünkü telafisi olmayan dört şeyin dördü de olmuştur orada... Telafisi olmayan 4 şey ise: TAŞ... Atıldıktan sonra... SÖZ... Ağızdan çıktıktan sonra... FIRSAT... Kaçtıktan sonra... ZAMAN... Geçtikten sonra... >> Satılmış yayıncılık Tamam kablonuz kesildi. Ama şimdi yazdıklarımın aksini ispat edin bana da, ben utanayım. Kablo kesildiğinde maçın son 15 dakikasıydı. Tam 75 dakika tam kapasite yayındaydınız. Peki... Niye bir kere şeref tribünü, Denizli zevatı, niye bir kere bile pankartlar görüntüye getirilmedi? Ya kameramanların kafasına birer adam koydular, kameralar geriye dönmesin diye, ya da Şansal ve Musa'ya tembih etmişler "Biz görüntüye getirilmeyeceğiz" diye... Yani yayın rejisi ve yayıncılık ilkeleri pazarlığa tabidir, oluvermiş naklen yayın izni karşılığında. Yemedi yani... >> Bu bir espridir Kim demiş ki Zico, "takımı düzeltemiyor" diye... Adam bu işi, her maçta ve kulübesinde, üstelik birkaç kez yapıyor ve milyonların gözü önünde "takımı düzeltiyor." Sonra da eğilip tersten bakıyor, "takım düzeldi mi" diye... >> POST-İT Cumhurbaşkanı adayı nereli? Kayserili... Hangi takımı tutuyor? Beşiktaşı... Türkiye'nin kupasının finalini kimler oynuyor? Beşiktaş ile Kayseri"nin takımı... Eeeee.. (Ümit Aktan) >> S-ÖZ Mermerde meleği gördüm ve meleği özgür kılana kadar oydum mermeri... (Mikelangelo söylemiş ama sözü bana ulaştıran Merve'nin güzelliğine teşekkür ederim.) Baki MERCİMEK'in Kadıköy macerasından sonra Samandıra'da her türlü mercimek yemeği ve çorbası kesinlikle yasaklanmıştır... Müdüriyet.