Orada kim kimin elini sıkacak, burada Terim acaba maç sırasında iletişim kuracak mı; diye geldiğimizi sandık kendimizi zurnanın zırt dediği yere... İki maça birden hakim olmam gerektiği için stada gitmek yerine gazeteme geldim ve Arena'yı dikkatle, Avni Aker'i ise çevre kontrolü yeteneğimle takip ettim... 19.00... Düdük çalıyor ve düğüm o an için Kadıköy'de çözülecek gibi... 19.02... Fenerbahçe golü attığında Galatasaray benim maça göre sadece bir puancık önde ve lig iyice tehlikede... 19.08... Melo'nun kafası idman rahatlığında bir boşluk buluyor ve fark tekrar üç puan ama düğüm yine Kadıköy'ü bekliyor durumundayız...Uzun süre burada futbol oynamaya çalışılıyor ama orada büyük bir kavga veriyor iki takım oyuncuları da. Beşiktaş, Galatasaray kalesine kalabalık ve etkili geliyor. Maçı kontralara döndüren taraf ise ev sahibi...Daha yarım saat olmadan burası futbol kokuyor ama orası yarıda kalacak gibi... 19.30'u geçtiğimizde burası sakin ve temposunu yitirmiş olarak futbol peşinde, orada ise Fenerbahçe maçı çoktan cebine koymuş derken; Zokora'nın Emre'yi budaması ve kırmızı kartsız kurtulması ile Burak'ın golünü hesaba katmamış... İlk yarı sonunda hâlâ daha her şey son maça emanet... 20.30... Son 30'lara gelmişiz, çok da sarkma var iki maçın arasında ve oyununu düzeltmiş olan taraf Beşiktaş. İki taraf da kale önlerine rahat geliyor ama skor ilk yarının skoru. Diğer tarafta ne zaman bir korner olsa göz atıyorum Ve hep Emre ile göz göze geliyorum... Son 5... Burada skoru sıkıştıran bir gol buluyor Beşiktaş ve öte yanda formasını öperek çıkıyor Emre... Sonra bir de Ujfalusi'den ve 2-2... Maç biterken başladığımız yerdeyiz. Kadıköy'de beraberlik Galatasaray'ı şampiyon yapar ama zor olan şey, maçın Kadıköy'de ve Fenerbahçe ile olmasıdır... İKİ 90 DAKİKA BİRDEN Bu maçın en önemli olayı, benim iki televizyon karşısında bir maçı kontrol etmeye, diğerini de göz ucuyla izlemeye çalışmamdır. Eksiğim var ise öteki maç yüzündendir...