İĞNE İLE DİNDİRDİK
Bir okuyucumuz, annesinin kalp çarpıntısını dindirmek için psikologlardan Çapa Tıp Fakültesi'ne kadar birçok adreste derman aradıklarını anlatıyor...
BU 3'LÜYE DİKKAT!
Tansiyon... Damar sertliği... Troid bezi... Hastalıkların %90'ının sebebi bu illetler, sağlıksız beslenme ve hareketsiz hayatı tercih eden modern insanın eseri!
> Selman Kaşlı
Annemin 1999 yılında başlayan bir kalp çarpıntısı rahatsızlığı var. Bugüne kadar çeşitli kalp, dahiliye uzmanlarına ve ayrıca birkaç psikolog doktora gittik. Tüm tahliller, tomografiler vs tetkikler yapıldı. Sonuç olarak doktor, "ritim bozukluğu ve kalpte kan pıhtılaşması" olduğunu söyledi. Bunlar ve hipertansiyon için ilaç kullanıyor. Kalp çarpıntısı ise âdeta kabus gibi... Öyle ki en son Çapa Tıp Fakültesi'nde iğne ile dindirmişler. Ayrıca şiddetli baş ağrıları çekiyor. Migren olabileceğini söyleyip çeşitli migren ilaçları vermişlerdi. Ama bir faydasını görmedi... Merak ettiklerimiz:
1- Kalp çarpıntısı olduğunda evde kendi imkânlarımızla çarpıntıyı giderme yöntemleri var mıdır?
2- Kalp çarpıntısına yiyecekler sebep olabilir mi?
3- Dinmek bilmeyen baş ağrısının sebebi sizce ne olabilir? Genelde kapalı havalarda şiddetleniyor... Lütfen bize yardımcı olun!

KALP KRİZİ VE FELÇ KORKUSU HER YANINIZI SARMASIN!
Göğsümüzde "kalp krizi" olarak ifade edilen aniden bastıran baskı ve kanın beyne ulaşmaması sonucu oluşan "imme" hali... Sonrasında Allah muhafaza etsin ölüm veya felç riski kapımızı çalabilir. Bütün bunlardan kurtulmak ve mutlu bir ömür geçirmek için; doktorların uyarılarına kulak vermeli ve hayatımıza baştan aşağıya çekidüzen vermeliyiz.

Eğer bu BELİRTİLER sizde varsa doğruca doktora gidin!
> Çarpıntı (sıklıkla olur)
> Enerji kaybı ve yorgunluk
> Sersemlik hissi, bayılacak gibi olma veya baş dönmesi
> Göğüste rahatsızlık hissi (ağrı, basınç veya huzursuzluk)
> Nefes darlığı (günlük aktivitelerle hissedilen nefes darlığı)
NİÇİN KORKMAMIZ GEREKİR?
Değerli okurlarımız, Kalp-damar hastalıkları günümüzün en sık rastlanan rahatsızlıkların başında gelmektedir. Sağlıksız beslenme, hareketsiz hayat düzeni ve sigara, alkol gibi alışkanlıklar bizi bu çıkmaza itiyor.
İsterseniz bu hafta okurumuz Selman Bey'in validesinin rahatsızlıklarını temel alarak Atrial Fibrilasyon (AF) olarak adlandırılan "Kalpte Kan Pıhtılaşması"ndan biraz bahsedelim... Atrial Fibrilasyon kalpteki en sık ritim bozukluklarından biridir. Kalp kulakçıklarının özellikle de sol kulakçığın kasılmaması ve buna bağlı olarak da sol karıncığın da düzensiz kısılmasından dolayı sol kulakçıkta uzun süre biriken kan pıhtılaşır.
Eğer bu pıhtı yerinden kopup kalpten dışarı pompalanırsa büyük oranda beyin damarlarını tıkayıp "inme"ye (beyin damarlarına giden kadın tıkanması soncu oluşan felç hali) yol açabilir. Diğer yarısı ise vücudun diğer organlarına gidip (böbrek, bağırsak, kalp) hayatı tehdit edici durumlara yol açabilirler. Uzun dönemde yüksek kalp hızı ile beraber AF kalp yetersizliğine sebep olabilir.
Atrial Fibrilasyon'un başlıca 3 sebebi vardır, bunları şöyle sıralayabiliriz:
> Uzun süre yüksek seyreden kan yağları ve zararlı kolesterol neticesi gelişen ateroskleroz dediğimiz damar sertliği,
> Kontrolsüz ve yeterli tedavi edilip normal sınırlara getirilmemiş yüksek tansiyon (hipertansiyon),
> Tirotoksikoz dediğimiz boynumuzdaki tiroid bezinin aşırı çalışarak fazla hormon üretmesi...
DEMLİ ÇAYDAN UZAK DURUN!
Yüksek tansiyon 130/80'i geçiyorsa mevcut durumu daha da kötüleştirir. Ayrıca Serbest T3 ve TSH dediğimiz tiroid hormonları yüksek bulunursa, çarpıntı atakları hem sık sık tekrarlar, hem de tedaviye direnç gösterir. Hormon düzeyleri normale indirildiğinde çarpıntı da ortadan kalkacaktır. Kalp kulakçığındaki pıhtının karıncık yoluyla beyin damarlarını tıkayarak felç ve ayak damarlarını tıkayarak kangren yapmaması için, 3 haftalık INR kontrolleri ile ilaçların hayat boyu kullanılması gerekir. Çarpıntıyı koyu çay, kahve, çikolata, alkol, sigara ve stres artırır. Bunlardan mümkün olduğu kadar kaçınalım.
BU HASTALIK ERKEKLERİ ETKİLİYOR
AF hastalarının felç geçirme ihtimali 5 kat fazladır. Her 4 inmeden 1'inin sebebi AF'dir. Hastaların % 70'i, 65-85 yaşlar arasındadır. Erkeklerde kadınlara göre daha sık rastlanır.

Tedavide 5 seçenek
AF tedavisinde amaç; normal kalp ritminin tekrar kazanılması, kalp hızı kontrolü ve "inme"nin önlenmesidir
Atrial Fibrilasyon (AF) tedavi seçimi altta bulunan hastalığa ve hastanın şikayetlerine göre belirlenir. Hastalığın seyrine göre 5 tedavi yöntemi vardır:
> İlaç tedavisi: İlaçlar AF'yi normal ritme çevirmek için veya hastayı normal ritimde tutmak için verilir. Ancak bu ilaçlar ile tedaviye karar verildiğinde ritminizin takip edilmesi için hastanede yatılması gerekebilir. Bu ilaçlarla AF'yi normal ritme çevirme şansı yaklaşık %30-60 civarında olup AF süresi uzadıkça başarı şansı azalır. Bazı hastalara aspirin de verilebilir. İlaçların etkili olmadığı durumlarda başka işlemlere ihtiyaç duyulur.
> Kardiyoversiyon: Birçok hastada ilaç tedavisi AF'yi normal sinüs ritmine çeviremez. Bu hastalar için kalbe kısa süreli yüksek enerjili elektrik şoku olan elekt-riksel kardiyoversiyon uygulanabilir.
> Ablasyon: İlaç tedavisi tahammül edemeyen veya ilaçların normal ritmi idamede başarısız olduğu hastalarda uygulanır. Damarlardan girilerek yapılan bir işlem olduğu için hastaneye yatış ve sakinleştirici uygulaması gerekir.
> Kalp pilleri: Hastaya hastaneye yatmadan tedavi edilme şansı sunar. Alternatif olarak cihaz otomatik olarak çalışmaya da programlanabilir.
> Cerrahi tedavi: Kronik AF'li hastalara cerrahi olarak maze (labirent) operasyonu yapılabilir. Bu açık kalp cerrahisi gerektirmekte olup genel anestezi altında yapılır ve hastanede kalış süresi uzundur.
OKUYUCUYA CEVAPLAR
Babam et yediğinde el ve ayakları şişiyor
> Elif Şeyma Dilalan
Babam 43 yaşında, özellikle et yediği zaman bazen de başka gıdalar dokunuyor ve elleri, ayakları şişiyor! Beraberinde mide bulantısı, kusma, titreme, ağızda uyuşma oluyor. Doktora bir türlü götüremiyoruz. Bunun sebebi nedir? Babamın ne gibi tedbirler alması gerekir?
CEVAP: Kıymetli kardeşim, et ve bazı gıda maddeleri yediğinde el ve ayaklarının şişmesi, bulantı, kusma, bazen de ishal, tüm vücutta titreme ve ağız içinde uyuşma olması bazı gıda maddelerine karşı aşırı hassasiyeti olduğunu akla getirebilir. Yine bunlar, zaman zaman ani tansiyon yükselmelerinde, kronik karaciğer ve böbrek, tiroid hastalıklarında da olabilir. Hem babanızı niye doktora götüremiyorsunuz ki!.. Önce bir dahiliye uzmanına muayene ettirin, ardından yapılacak detaylı tetkiklerle kesin teşhis konularak sebebe yönelik tedavi yapıldığında herhangi bir şikayeti kalmayacaktır.
Arkadaşlarıma göre biraz sıska kalıyorum da...
> Mertcan Kavaklı
14 yaşındayım, boyum 1.61, kilom 43. Arkadaşlarıma göre biraz sıska kalıyorum. Güçlenebilmem için ne yapmalıyım?
CEVAP: Sevgili Mertcan, boyuna göre kilon biraz az. Bu duruma başta bağırsak parazitleri olmak üzere metabolik sebepler yol açabilir ama genelde kişinin yapısıyla alakalıdır. Tez canlı, titiz insanlar fazla yeseler de metabolizma (alınan gıdaları yakma) hızları fazla olduğundan zayıf görünümde olurlar. Bu durum, estetik kaygıların dışında genel sağlık açısından herhangi bir tehlike arz etmez. Psikolojik yönden etkileniyorsan, kilolulara yasakladığımız hamur işi, tatlı, ekmek, makarna ve pilavdan bol bol yiyerek bu açığını kapatabilirsin ama çok da kafana takmana değmez. Zaten 35 yaşından sonra istemesen bile kilo alacaksın!
Huzursuz Bacak Sendromu ile ayaklarım dertte!
> F. Çetinkaya
Bende 'Huzursuz Bacak Sendromu' vardı ve ayaklarım yanıyordu. Doktorum bana pexola adlı ilacı verdi. Bacaklarım rahatladı ama ayaklarım çok yanıyor...
CEVAP: Sayın Çetinkaya, Huzursuz Bacak Sendromuna yol açan çeşitli sebepler vardır. Asıl ve kalıcı tedavi, sebebe yönelik olmalıdır ki, kati netice alınabilsin. Ancak ayaklarda yanma, karıncalanma veya uyuşma özellikle zararlı kolesterol, kan yağlarının yüksekliği, şeker hastalığı veya sigara içimine bağlı gelişen damar sertliğine bağlı olur. Detaylı muayene ve tetkiklerle sebep bulunarak tedaviniz yapıldığında bacak ve ayaklarınız çok rahatlayacak. Yine doktorunuzun kontrolü altında hayat boyu her akşam tok karna 300 mg. aspirin ile günaşırı B1, B6, B12 vitamini preparatlarından birini aldığınızda oldukça fayda göreceksiniz.