AİLE DOKTORU
Hazırlayan:
Uzm. Dr. S. Hilmi ÖZKIRIŞ
İç Hastalıkları Uzmanı
Diyabete gidişi engelleyen ilaçların hiçbirisi dengeli, düzenli ve sağlıklı beslenme ile her gün 30 dakikalık yürüyüşten ibaret olan hayat tarzı değişikliği kadar etkili değildir...
Sevgili okuyucular, toplumumuzu yakından ilgilendiren hastalıkları masaya yatırmaya devam ediyoruz. Geçen hafta ana hatlarıyla tanıttığımız şeker hastalığına (diyabet) kaldığımız yerden, tedavi yollarından devam ediyoruz...
Tip 2 diyabet (vücutta insülin hormonu bulunmasına rağmen kullanılamaması) için tedavide birinci basamak, yaşam tarzında gerekli değişikliklerin yapılmasıdır. Hastanın ideal kilosuna kavuşması, yeme içme alışkanlıklarını değiştirmesi, egzersiz yapması gerekir. Tip 1 diyabetliler (vücutta insülin hormonunun hiç bulunmaması) için durum çok daha farklıdır. Hasta hayatı boyunca insülin enjeksiyonu (iğne) olmak zorundadır.
TEDAVİDE PERHİZİN İNCELİKLERİ
Tedavide amaç, diyabetlinin dengeli ve doğru beslenmesini sağlamaktır. Perhiz ise şöyle özetlenebilir: Gereken zamanda ve yeterince yenilmelidir. İlk besin grubu olan karbonhidratlar (şekerler), sindirilme hızı bakımından üçe ayrılır. Toz ya da kesme şeker biçimindeki sofra şekeri ve sofra şekeri içeren tüm besinler (tatlı, reçel, hazır meyve suyu vb.) ile bal diyabetlilere yasaklanmıştır. Kana nispeten yavaş karışan biraz daha güvenli besinler olan nişastalı gıdalar (ekmek, pirinç, patates, makarna, mercimek gibi kuru sebzeler vb.), meyveler (turunçgiller, elma, armut vb.) ve sütlü besinlerdir (yoğurt vb.). En yavaş sindirilen ve bu yüzden de diyabetliler için en güvenilir sayılan besinler ise taze sebzeler ve işlenmemiş tahıllardır (kepekli ekmek). Lifli olmaları değerlerini bir kat daha artırır.
BESLENMENİZİ 6 ÖĞÜNE BÖLÜN
Doğru karbonhidrat besinleri alma, gerek Tip 1 gerekse Tip 2 diyabette, vücudun insülini çok daha iyi ve dengeli kullanmasını sağlar. Beslenme programı 3 ana, 3 ara olmak üzere toplam 6 öğünden oluşmalıdır. Her öğünde muhakkak karbonhidratlı gıdalarla beraber proteinli bir besin de alınmalıdır. Karbonhidratlı besinler (ekmek, tahıl, meyveler vb.) tek başlarına alındıklarında kan şekerini aniden yükseltirler. Bu yüzden şekerin kanda daha yavaş yükselmesini sağlayan az yağlı süt, yoğurt, peynir gibi proteinli bir gıda da öğünlerde bulunmalıdır. Posanın kan şekerini düzenlemedeki olumlu etkilerinden dolayı günde 20-35 gram posa alınmalıdır. Her gün sebze, şekeri az meyve, kepeği alınmamış yulaf ve buğday, kuru baklagiller ile gerekli posa sağlanabilir.
ŞEKERLİ MEYVELERE YAKLAŞMAYIN
Diyabette şeker yönünden zengin kırmızı elma, muz, üzüm, incir, kavun, karpuz gibi meyvelerden uzak durulmalıdır. Yapay tatlandırıcılardan ve ayaküstü atıştırmalardan kaçınılmalıdır. Proteinler (et, balık, süt, yumurta vb.) gelişme dönemindeki diyabetliler için önemlidir. Yetişkinlerde hayvansal proteine daha az yer verilmelidir. Yağ ise yoğun bir enerji kaynağıdır. Kilolu olan kişilerde yağ tüketimi en az düzeye indirilmeli. Hayvansal yağlar ve margarin yerine bitkisel kökenli sıvı yağlar, özellikle de zeytinyağı tüketilmelidir.
Bütün bunlara ilave olarak günümüzde, metformin ve pioglitazon gibi ilaçlar da diyabetin belirtisi olmayan dönemlerde insülin direncini azaltarak ve hücrelerin glikozu almalarını kolaylaştırarak yardımcı olarak kullanılabilir.
HASTALARIN EĞİTİMİ ÖNEMLİ
Diyabet eğitimine en az insülin tedavisi kadar önem verilmeli, herkesin ihtiyaç ve problemleri dikkate alınarak eğitim planlanmalıdır. Diyabetin sebepleri, kan şekeri ölçümü, insülin kullanımı, diyabetin komplikasyonları ve tedavisi, beslenme ilkeleri, egzersiz yaparken dikkat edilmesi gerekenler dikkatle öğrenilmelidir. Kişi, bu süreçte kazandığı ve faydalı yeni alışkanlıklarını günlük hayatına ne kadar çabuk uyarlarsa, diyabetle yaşaması o kadar kolay olur.
Ayaklarınız kesilmesin, gözlerinizi kaybetmeyin ŞEKER HASTALIĞI CİLDİ DE BOZAR
Diyabetlilerde şu cilt hastalıkları daha sık görülüyor: Bakteriyel enfeksiyonlar, kaşıntı, alerjik reaksiyonlar, damar sertliği, diyabetik kabarcıklar, parmaklarda kalınlaşma.
* Diyabetlilerin hastaneye yatışlarının sıklıkla sebebi olan ayaklar, iki yönde etkilenir. Hasara uğrayan sinirler, sıcak, soğuk ve ağrının hissedilmemesine yol açar. Bozulan kan damarları, azalan kan akımından dolayı ayak ülseri ve yaralarının geç iyileşmesine sebep olur. Örneğin ayağınıza batan cisimler canınızı yakmaz, ayakkabı yara oluşturduğu halde, hissetmeyebilirsiniz. Ayaklarınızı her akşam ılık suyla (duşta da) yıkayın, çıplak ayakla dolaşmayın, pamuklu çorap kullanın, kalorifere dayamayın, her gün kontrol edin ve yara oluştuğunda doktorunuza başvurun. Umursanmayan en küçük yara bile ayakların kesilmesine yol açabilir!
* Diyabetik retinopati, şeker hastalığının gözün retina tabakasında yaptığı, körlüğe neden olabilen bir hastalık. Diyabet iyi tedavi edilmediğinde görülme sıklığı artar. Tedavideki en önemli aşama, diyet ve ilaçla kan şekerini normal sınırlarda tutmaya çalışmaktır. 3-6 ay veya yılda bir göz muayenesi yaptırmak lazım.
Egzersizle ömür boyu rahat edin...
> Haftada en az 3 defa, 30 dakika sürecek şekilde, egzersiz programı düzenlenmeli.
> Egzersiz 5-10 dakikalık ısınma ile başlamalı, 20-30 dakika tavsiye edilen en yüksek kalp hızının %70'ine ulaşacak şekilde sürdürülmeli ve 10-15 dakikada tempo azaltılarak bitirilmelidir.
> Ulaşılacak kalp hızı her yaşta farklıdır. 220 sayısından kişinin yaşının çıkartılması işlemiyle hesaplanır.
> İdeal sporlar aerobik egzersizler olup, bunun yanı sıra yürüyüş, bisiklet çevirme ve yüzmedir.
OKUYUCUYA CEVAPLAR... Ayaklarınız için sıkı perhiz yapın
> Bilge Doğan
> Annem şeker hastası ve insüline başladı. Ayağı uyuşuyor, başparmağı çok acıyor. B12 vitamini eksikliği çıktı. Ayakları için endişeleniyoruz, düzelirler mi?
CEVAP: Annenizin ayaklarındaki uyuşmaları, diyabetik nöropati dediğimiz bir durum. Bu, uzun süre kontrolsüz kalan şeker hastalığına bağlıdır. Fizik tedavinin faydası olmaz. Son 3 aylık şeker ortalamasını gösteren değerleri kontrollerde 6.5'i, açlık şekeri 130'u, tokluk şekeri de 160'ı geçmemeli. Çok sıkı perhiz yapmalı, B1,B6, B12 vitaminleriyle 300 mg'lık aspirini akşamları tok karnına hayat boyu almalıdır. Buna rağmen uyuşmaları devam ederse doktora gidin, ilaca başlasın.
Stresten dolayı sürekli acıkıyorum
> Kamuran Bücür/KOCAELİ
> Özellikle acıktığımda midemde yanma, ağrı ve bulantı oluyor. Bir şeyler atıştırınca rahatlıyorum. Fakat 2 saat sonra tekrar başlıyor. Üzüldüğümde ise şikayetlerim artıyor. Neler yapmalıyım?
CEVAP: Şikayetleriniz tipik oniki parmak barsağında ülsere bağlı gelişen açlık ağrısıdır. Stresle yakından ilgilidir, uzak durun. Ayrıca sabahları aç karnına proton pompa inhibitörü ilaçlar ile gece yatarken H2 antagonisti ilaçlarından çok fayda görürsünüz. Dahiliye uzmanına muayene olun. Stresiniz çok yoğunsa, hekiminizin tavsiye edeceği anksiyolitik (sıkıntı giderici) ilaçlar da almanız faydalı olabilir.
Size tempo gerek eşinize rahatlık...
> Muhammed Tufan Bayraktar
> 50 yaşında şeker ve prostat hastasıyım, ilaç kullanıyorum yan etkisi var mı? Eşim ise Fibromiyalji. Bize neler tavsiye edersiniz?
CEVAP: Şeker ortalaması değeri olan HbA1C'niz çok iyi, ancak faydalı kolesterol olan HDL'yi 45'in üzerine çıkartmak gerek, bu da ancak fizik eg-zersiz ve bol balık ve yeşil sebze yemekle olur. İlaçlarınıza devam edin, ayrıca mutlaka B1, B6, B12 vitamini preparatları ile 300 mg'lık aspirini akşamları tok karnına hayat boyu alın. PSA değeriniz normal. İlacınız tansiyona da faydalı. Ameliyatı üroloji uzmanınızla görüşün. Eşinizdeki Fibromiyalji ise stresten kaynaklanıyor. Ağrı kesici, adale gevşetici ve sıkıntı giderici ilaçlar ile B1, B6 ve B12 vitaminlerinden çok fayda görür. Bir de her şeyi takıntı yapmasın lütfen!
Gizli şekeriniz var.Lütfen dikkat edin!
> Recep Yaprak
> Hastalık teşhisinde ağızdan şeker yükleme testinde 2. saatte 170 mg/dl şeker bulundu. Ben şeker hastası mıyım?
CEVAP: Gizli şekere uyan bir durum olup bundan sonraki hayatınızda ideal kilonuza ulaşmanız, tatlı ve hamur işi, her türlü rafine şekerler ile doymuş yağ asitlerinden zengin tereyağı, hayvani iç yağ, krema, sakatat gibi gıdalardan uzak durmalısınız. Bol balık, sebze ile kuru bakli-yattan zengin gıdalarla beslenmeli ve 2 dilimden fazla ekmek yememelisiniz!
Çok üşüyorum sigaradan mı?
> Güner Şahin / İSTANBUL
> 26 yaşındayım. Çok üşüyorum. Zayıf beden yapısındayım. Kan sayımı yaptırdım, Normal çıktı, günde 1-1.5 paket sigara içiyorum. Acaba şikayetlerim neye bağlıdır?
CEVAP: Kan sayımınız normal olduğu halde üşümeniz zayıf olduğunuzdan cilt altı yağ dokunuzun çok az olması ve çok içtiğiniz sigara sonucu gelişen ateroskleroz dediğimiz damar sertliğine bağlıdır. Çok acilen sigarayı bırakmanız gerek. Aksi takdirde başınıza damar tıkanmasına bağlı, istenmeyen üzücü durumlar ortaya çıkabilir, aman dikkat!
Sersem gibiyim tansiyondan mı?
> Emel Önal / İSTANBUL
> 32 yaşındayım. 10 gündür baş dönmesi, sersemlik hissi, çalışma arzumda azalma oldu. Birkaç defa eczanelerde tansiyonumu ölçtürdüm, düşük dediler. Dahiliye uzmanına muayene oldum, tam tersi çıktı! "Labil hipertansiyon" dediler. Bu konuda beni aydınlatır mısınız?
CEVAP: Sizdeki durum, başlangıç halindeki hipertansiyon. Böyle durumlarda zaman zaman tansiyon yükselir, zaman zaman da normalin altına düşer. Öncelikle tuzsuz yemeye azami gayret gösterin ve stresten uzak durun, 2-3 saatte bir tansi-yonunuzu ölçtürerek yakın takibe alın ve hekiminizle irtibatınızı kesmeyin.
Göz hastalığım çocuğa geçer mi?
> Kemal Sarı/İSTANBUL
> 47 yaşındayım. 35 yaşıma kadar görmemdeki eksiklikleri pek fark etmedim. Retina pigmentoza teşhisi konan görme kaybım 1998'de % 77, zamanla % 100 oldu. Çocuklarımda da nüksedebilir mi?
CEVAP: Sorunuzu Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı'ndan kardeşim Doç. Dr. Abdullah ÖZKIRIŞ'a sordum. İrsi retina hastalıklarının başında gelen Retinitis Pigmentoza hastalığının, ailesinde akraba evliliği olan kişilerde görülme sıklığının daha yüksek olduğunu, kesin tedavisi olmamakla birlikte bazı vitamin ilaçlarıyla en azından ilerlemesinin yavaşlatılabildiğini belirtmiştir.
Minik oğlum okula gitmek istemiyor
> G.K. / ANKARA
> Oğlum 1. sınıfa gidiyor, 3 öğretmen değiştirdi. Üst sınıftan bir arkadaşını öptüğü için, okulda çok göz önüne geldi. Alay gibi durumlar yaşadı. Daha sonra çeşitli bahanelerle okula gitmek istememeye başladı. "Okul Fobisi" teşhisi koyup, ilaç verdiler. Ne yapmalıyım?
CEVAP: Öncelikle öğretmeni ve okul müdürü ile yakın temasa geçin, çocuk psikiyatrisi hekim arkadaşımızla da yakın diyaloğunuzu devam ettirin. Verilen tedaviyi kullanın, sık kontrollerle ve sizin de yakın ilginizi, sevginizi devam ettirip, moral ve motivasyon ve-rerek inşallah üstesinden geleceksiniz.
HER DERDİNİZİ
BANA YAZIN Bana sağlıkla ilgili her konuda soru iletebilirsiniz. Uzmanlık alanımın dışındaki konuları ise ilgili arkadaşlarımızı da misafir ederek sizlere elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışacağım...
e-mail: aile.doktoru@tg.com.tr Faks: 0 (212) 454 31 00
Adres: 29 Ekim Caddesi No: 23 34197 Yenibosna-İSTANBUL