İki Padişaha da açılmayan kapı! -355-

A -
A +

Fatih Sultan Mehmed Han, tam üç defa büyük velî Şeyh Vefa hazretlerini, makamında ziyarete gitmiş, üçünde de kendisini göremeden dönmüştür. Koca Sultan, tekkenin önüne kadar gelmiş, fakat kapıyı kilitli bulmuştur. Bahçede ne bir kul, ne bir can... Hükümdar, bunun ne demek olduğunu iyi biliyordu... Rengi kül gibi solmuştu. Bu yapılan ona hükümdar olarak değil, insan olarak dokunuyordu. O, yaralıydı, dinlenecek, dertlerini dökecek bir makam, sığınacak bir yer arıyordu... "Bizim görüşmemiz mahzurlu" Sultan Fatih gibi, Şeyh Vefa da bu dönüşleri solgun bir yüzle bekler, indirilmiş hücre pencerelerinin demirlerine başını dayar, mahzun, mükedder, Padişahın, evi önünden uzaklaşmasını beklerdi... Cesareti ve nazı geçer dervişlerden biri, kendisine sordu: -Efendim, mademki Padişahı görmek dilemezsiniz, neden onun gelişinden renginiz sararır, mahzun olursunuz? Madem onu seversiniz, neden görmek dilemezsiniz? Şeyh Vefa hazretleri, derin bir düşünceden sonra buyurdu ki: -Benim ona meylim ve onun bana ihtiyacı o derece fazladır ki, bir defa birbirimizi gördükten sonra, o benden ayrılmak istemeyecek, ben onu bırakmayacağım. Halbuki o saltanatı yürütmekle yükümlü. Biz de dünya düzenini korumaya mecburuz. Bizim birbirimizi görmemizin bir mahzuru daha var: Hünkâr gelecek, ziyade şevkinden, ihsanlarda, âtiyelerde bulunacak, biz bunları kendi adımıza kabul etmeyeceğiz. Sizlerin adına da reddetmeyeceğiz. Böylece, ihvanımla benim arama, ister istemez, dünya girecek. Şimdi anladın mı? Gönlüm onu görmek diler, görevim ona kapılarını kapar, beni mahzun eden, benzimi sarartan işte budur!.. Bayezid Han da göremedi! Fatih'in yerine Osmanlı tahtına geçen Bayezid Han da babası gibi onun peşini bırakmak istemiyordu. Fakat Vefa Tekkesi'nin kapısı İkinci Bayezid'e de asla açılmadı... Ta ki, Şeyh Vefa hazretleri bu dünyadan göçünceye kadar... Bayezid Han, Vefa hazretlerinin vefatını duyunca: "Sağlığında mübarek yüzünü bize göstermek istemedi, bari gidip şimdi kendisini ziyaret edelim" dedi. Derhal dergâha geldi. O geldiği zaman bütün hazırlıklar bitirilmişti. Bayezid, yüzünü açıp büyük veliyi görmek arzusunu açıklayınca etraftakiler bunun uygun olmadığını hükümdara anlatmak istediler. Ama o, yine de örtüyü açtı. Fakat ne yazık ki gene de bir şey göremedi... Göremedi, çünkü o büyük velî, eliyle yüzünü peçeleyivermişti... Sultan Bayezid'in gözlerinden yaşlar süzülüyordu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.