Henüz şafak sökmeden tugayını avcı hattına yayan Albay Mehmet Bey günün ilk ışıkları ile birlikte hücum emrini verdi. Top ve tüfek sesleri birbirine karışıyor, Kızıltepe kan ve ateş içinde yoğruluyordu. Albay Mehmet Bey, tepeden boşalan kurşun yağmuruna karşı koşuyordu. İki elinde tabanca vardı. Tugay yavaş yavaş eriyor, fakat tepeye yaklaşıyordu. Tam bu sırada Mehmet Beyin göğsüne bir kurşun isabet etmiş, al kana boyamıştı. Bunu gören asker duraklar gibi oldu. Mehmet Bey: -Moskof'un kurşunu öldürmez! Asker ileri, Allah Allah! diye bağırarak tekrar ileri atıldı... Nihayet tepeye çıkmışlardı Düşen düşüyor, kalan kumandanın arkasında koşuyordu. İşte, öldürmeyen Allah öldürmüyordu. Nihayet tepeye çıkmışlardı. Şimdi süngü hücumu başlamıştı. Süngü, Türk'ün elinde şeref kazanır. Ruslar kaçıyorlardı. Akşam olurken Gedikler Meydan Savaşı lehimize sonuçlanmıştı. Düşman on bine yakın ölü ve yaralı bırakarak kaçmıştı. Gece vakti, Ahmet Muhtar Paşa, Alacadağ'daki çadırında, yanında Kurmay Başkanı Hasan Kazım Paşa olduğu halde "Makam-ı Celile-i Askeriyye"ye Gedikler Zaferini müjdeleyen telgrafını yazıyordu. Sıra Mehmet Beye gelince durdu. -Benim koca aslanım Mehmet! dedi ve sonra yaverini çağırdı: -Bana Mehmet Beyi çağırınız! Emrini verdi. Ona Tuğgenerallik müjdesini şimdiden vermek istiyordu. Bu rütbeye hak etmişti. Biraz sonra göğsü sarılı olduğu halde Mehmet Bey geldi. Paşa ayağa kalktı ve Albayın boynuna sarıldı, alnından öptü: -Vatana büyük hizmet ettiniz Mehmet Bey, şimdi Mirlivalığa terfinizi yazdım. İnşaallah kabul ederler, dedi. Sonra yarasını sordu. "Ben vazifemi yaptım" Albayın gözpınarlarından yüzüne sevinç gözyaşları süzülüyordu. Sanki on saat önce aslanlar gibi dövüşen, Kızıltepe'de vurulan bir erin süngüsünü kaparak ileriye fırlayan, taşı toprağı yanan tepede göğsünden al kanlar aktığı halde askeri teşvik eden sanki o değildi. Hiçbir şey yapmamış gibi başını önüne eğmiş, yavaşça Paşa'nın iltifatına sadece teşekkürle iktifa etmişti: -Ben vazifemi yaptım. Fakat bu fırsatı bana siz hazırladınız, imkan verdiniz. Sağ olunuz! Ertesi gün Seraskerlik makamından gelen tebrik telgrafında, bu kahraman Albayın Mirlivalığa, yani Tuğgeneralliğe terfi ettiği müjdeleniyordu. Mehmet Paşa çabuk iyileşti. Harp meydanlarında daha birçok muharebe kazandı ve bu rütbeye layık olduğunu ispat etti.