Cumhuriyetimiz bir gün sonra yetmişsekiz yaşına giriyor. Bir millet hayatında, yetmişsekiz yıl, uzun bir zaman dilimi değildir ama yeni bir devlet için küçümsenmeyecek bir devir sayılabilir. Biz, tarih boyunca büyük devletler kurmuş bir milletiz. Dünyada bizim gibi: 36 devlet, 53 beylik, 4 atabeylik, 16 hanlık 10 cumhuriyet kuran ikinci bir millet yoktur. Anadolu toprakları üzerinde kurduğumuz Selçuklu İmparatorluğu: 117 yıl yaşadı. Devlet-i Aliye 624 yıl hükümran oldu. Bütün Türk devletleri arasında en uzun ömürlü olan Devlet-i Aliye'dir. Ondan sonra Uygur Devleti gelmektedir: (589 yıl) Sonra sırasıyla Büyük Hun İmparatorluğu (420 yıl) Hazar İmparatorluğu (335 yıl) Babür İmparatorluğu (332 yıl) Altınordu (266 yıl) Avar İmparatorluğu (240 yıl) Anadolu Selçuklu Devleti (231 yıl) Gazneliler Devleti (220 yıl) Göktürk İmparatorluğu (193 yıl) Ak Hun İmparatorluğu (142 yıl) Timur İmparatorluğu (138 yıl) Karahanlılar Devleti (100 yıl) Harzemşahlar ise (74 yıl) ayakta kaldılar. Türkiye Cumhuriyeti'nin Dünya durdukça var olması, en büyük niyazlarımızdan biri. Cumhuriyetimizi kuranlar, Osmanlı'nın son paşaları idiler. Yani Selçuklu Osmanlı'yı doğurdu; Osmanlı da Cumhuriyeti. Bu açık gerçeğe rağmen, Osmanlıya hâlâ kör bakanlar Osmanlı'yı şiddetle reddedenler var. Azerbaycan Türklerinden Prof. Bahtiyar Vahapzade'nin şu iddiası ne kadar doğru: "Geçmişlerini reddeden milletlerin gelecekleri kurşunlanır!" Bugünü övmek için düne sövmek, tam bir köksüzlük, şuursuzluk ifadesi. Cumhuriyet ne kadar bizimse, Osmanlı da, Selçuklu da o kadar bizimdir. Hatırlayacaksınız; geçen yıllarda: Kültür Bakanımız İstemihan Talay'ın bir medenî tavrı, eski Kültür Bakanlarımızdan Fikri Durmuş Sağlar'ı küplere bindirmişti. İstemihan Talay; "Cumhuriyetle Osmanlıyı barıştırmalıyız!" demişti. Fikri Durmuş ise bu beyanı şiddetle reddetmişti. Cumhuriyetle Osmanlıyı neden iki zıt kutupta gösterelim. Cumhuriyetin Osmanlıya kapalı kalmasından faydamız ne olacak. Unutmamak lâzım ki Devlet-i Aliye olmasaydı, bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nden bahsedemezdik Osmanlının kazandığı toprakların birkısmı üzerinde, Osmanlı halkının birkısmıyla ve tamamen Osmanlı paşalarının gayretiyle yeni bir devlet kuracaksınız sonra da kalkıp Osmanlıyı şiddetle reddeceksiniz, ona düşman kesileceksiniz. Akıl ve insaf böyle bir suçlamayı haklı gösterebilir mi? Atatürk: "Cumhuriyet fazilettir!" demişti. Fazilet: Değerli, meziyetli, demektir. İyilik demektir. İlim, iman, irfan bakımından üstün olmak demektir. Bu bakımdan Cumhuriyete inananlar doğruları, güzellikleri, iyilikleri ortaya koymak mecburiyetindedirler. İlimden, imandan, irfandan koparak, yermek de yanlıştır övmek de. Türkiye, kuruluşunun 78. yıldönümünde, birtakım zorluklardan geçiyor. Aydınlarımız, devlet adamlarımız, böyle yıldönümlerinde, tam bir dürüstlükle meselelerimizi ortaya koymalıdırlar Türkiye dün nerede idi? Bugün nerede bulunuyor? Yarınki hedefimiz ne olmalıdır? Gibi soruların cevabını vermelidirler. Cumhuriyetimizin ilelebet payidar olması, aklımızı kullanmamıza bağlı. "Yaşa! Var ol!" çığlıklarıyla veya "kahrolsun..." sloganlarıyla aydınlıklara ulaşamayız. Devlet ve millet olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Kanaatime göre bunun sebebi Cumhuriyetimizin kendi aydını yetiştirememesidir. Aydın: Bir tarih şuuru içinde kendi milletinin bütün kültür değerlerine sahip çıkan, aklını çok iyi kullanan, okuyan, araştıran, öğrenen, öğreten ve yanlışlıkları cesaretle ortaya koyan, milletini çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmaya çalışan kimse demektir. Aydın: Doğru dil, doğru din, doğru tarih, doğru iktisat şuuruyla yaşayan insandır. Konuya bu çerçeveden bağtığımızda Türkiye'nin neden birtakım sancılarla kıvranıp durduğunu daha iyi anlıyoruz. Dilimiz, dün Arapça ve Farsça asıllı kelimelerin baskısı altındaydı. Birtakım kimseler, Türkçe karşılıkları olmasına rağmen Arapça ve Farsça kelimelerle konuşup yazıyorlardı. Dilimiz, bugün İngilizcenin dehşetli bir kuşatması içinde! 100 dergimizden 70 tanesinin adı İngilizce veya Fransızcadır. Eğitim dilimiz süratle İngilizceye kaymaktadır. İşyerlerimiz yavaş yavaş İngilizce isimlerle açılıp çoğalıyorlar. Yüksek tahsilden geçirdiğimiz birtakım kimseler Batı dünyası karşısında büyük bir aşağılık duygusu içinde pusup kalıyorlar. Cumhuriyetin 78. yaşına rağmen laiklik konusu hâlâ aydınlığa kavuşamamıştır. Bazı yetkili ve etkili kişiler Osman Gazi'nin veya Fatih Sultan Mehmed'in türbesinde Fatiha okudukları halde Atatürk'ün mozolesi başında neden ellerini yanlarına yapıştırıp duruyorlar? Fatih başka, Atatürk başka bir millete mi mensup? Bazı kimseler İslâmı sadece itikat ve ibadetten ibaret sanıyorlar. İslâmın ilme, tekniğe, araştırmaya verdiği önemi unutuyorlar. Cumhuriyetimizin 78 yıllık bir geçmişine rağmen, Alevi-Sünni gerginliğinin hâlâ giderilmemesi, düşmanlarımızı sevindirmekten başka hiçbir fayda getirmedi, getirmeyecek. İflas etmiş, çağ dışında kalmış bir iktisat anlayışıyla Türkiye'yi idare etmeye çalışanlar Cumhuriyetimizin kamburlarıdırlar. Cumhuriyetimiz: "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" aydın kişiler yetiştirmeden aydınlıklara çıkamaz.