Dersim isyanının dehşetinden, ilk defa 1955 yılında haberdar oldum. Hukuk Fakültesi'nin 1. sınıfındaydım. DOĞU İLLERİ VE VARTO TARİHİ'nin yazarı M.Şerif Fırat'ın oğluyla aynı sınıftaydık. Babasının kitabını ondan alıp okudum. Sonra, Türk Ocağı çalışmalarına canla başla katılan ve ısrarla Türk olduklarını söyleyen Dersimli Zaza arkadaşlarım vardı. O kanlı isyanı onlardan da dinledim. Seyit Rıza isyanında öldürülenlerin "binlerce kişi" olduğunu söylüyorlardı. Yıllarca sonra, bazı kişiler, Dersim isyanında, on bin Alevi Kürt'ün öldürüldüğünü iddia ettiler. Zamanla bu rakam, 20 bin oldu. Sonra 30 bin, 40bin, 50 bin, 60 bin dediler. 2009 yılında TV programlarında konuşan bazı kişiler, 70 bin kişinin öldüğünü söylüyorlar. İnanıyorum ki 2030 yılında, kayıtsız-şartsız 100 bin kişi öldürüldü diyeceklerdir. Ermeni dostlarımızın da soykırım iddiaları böyle değil mi?.. Dersim isyanının 1937 yılında başladığını göstermek yanlıştır. Çünkü Dersim, isyancıların fokur fokur kaynadığı bir ocak oldu. Evlerinde MEYDAN LAROUSSE bulunanlar, o sözlüğün 3. cildinin 583-584. sayfalarını açıp okusunlar. Dersim'de ilk isyan 1877 yılında çıkmış. Sonra 1878-1885-1907-1909-1916-1930 yıllarında birtakım kişiler, devletimize isyan etmişler. Son isyan, 1937 yılında, Seyit Rıza'nın ve adamlarının marifeti. Doğrusu Seyit Rıza'nın seyitlikle kıl kadar bile alakası yoktur. Çünkü onun, seyit sayılması için hem Arap olması, hem de Hazreti Hüseyin'in soyundan gelmesi şarttır. Rıza ise, bizim Kürt asıllı bir Alevi vatandaşımızdır. Bir kelebek, ne dereceye kadar kartal sayılırsa, Kürt asıllı Rıza da işte o kadar Seyit'tir. Ben bir tarihçi değilim. Sosyolog etiketim de yok. Elbette yanılabilirim. Ama bana göre, bir insan hem Kürt, hem de Alevi olmaz, olamaz. Sebeplerini, bir başka yazımda açıklarım. Yalnız şu kadarını belirteyim ki, bugünkü Alevi zamahının veya semahının Alevilikle hiçbir ilintisi yoktur. Zamah, yüzde yüz bir Türkmen oyunudur. Türkmenistan'a gittiğimde gözlerimle gördüm. Çekimini yapıp devlet televizyonunda da, STV'de de gösterdim. Türkmenistan'da Türkmen kardeşlerimizin KUŞ TEPTİ isimli oyunlarına bizim Alevilerimiz, dini bir kıyafet giyindiriyor, Türk'ün sazı ve Türküleriyle onu zamah diye icra ediyorlar. Suriye'de de, Irak'ta da, Mısır'da da Aleviler var. Oralarda niçin saz ve zamah yok?.. Arap ne bilir Türk'ün oyununu ve sazını. Dersim isyanını, 72 yıl sonra, büyük bir öfkeyle ortaya çıkaranların kursaklarında yeni isyanlar vardır. Seyit Rıza ve adamları Fırat üzerindeki bir köprümüzü yakmasalardı, o köprü başındaki karakolumuzu basıp 33 askerimizi, kumandanlarıyla birlikte şehit etmeselerdi, Dersim faciası yaşanır mıydı? Kurunun yanında yaş da yanar mıydı? Dersim harekâtını, Celal Bayar'ın üstüne yıkmaya çalışanlar var. Yanlıştır. "Bu mes'eleyi kökünden hallediniz" diye emir veren ve manevî evlâdı Sabiha Gökçen'i bile Dersim üzerine gönderen Atatürk'tür. Dersim ayaklanması keşke olmasaydı; ama oldu. Allah yurdumuzu, yeni Dersim ayaklanmalarından korusun niyazındayım.