Devlet Bakanımız A. Halûk Çay'a teşekkür

A -
A +

Türk Dünyasıyla ilgili çalışmalarda bulunan Devlet Bakanımız Prof. Dr. Abdulhalûk Çay'a bin defa teşekkür ederim. Geçen gün O'nu, Meclis kürsüsünden konuşurken dinledim. Diyordu ki: "... Ben meselelerimize ideolojik açıdan bakmıyorum. Özel kuruluşların Türk Cumhuriyetlerinde açtığı liseler çok faydalı hizmetler yapmışlardır. Devlet politikamıza uygun davranışlar içinde olmuşlardır. Bulundukları ülkelerde, devlet ve hükümet başkanlarının takdirlerini kazanmışlardır. Ben de gittiğim Türk Cumhuriyetlerindeki özel okullarımıza uğrayarak incelemelerde bulunuyorum. Çağın şartlarına göre eğitim yaptıklarını görüyorum!" Bu cümleler, bastığı yeri bilen, oturduğu koltuğu dolduran, vatanını, milletini, devletini büyük bir yürekle seven bir ilim adamımıza, bir Devlet Bakanımıza yakışan cümlelerdir. Hele bu günlerde söylenmesinin ayrı bir değeri vardır. Seksen yıldan beri, milletimize anlatamadığımız, aydınlarımıza kabul ettiremediğimiz bir gerçek var: Türkiye'nin kalkınması, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması yani, güçlü, müreffeh, düşmanlarına karşı vurucu ve caydırıcı bir devlet haline gelebilmesi (Batı Dünyasından kopmamak şartıyla) Türk Cumhuriyetleriyle siyasî, iktisadi ve kültür münasebetleri kurmamıza bağlı. Türkiye'nin başka bir çıkış yolu yoktur. Biz, iki yüz elli milyonluk bir milletiz. Milli sınırlarımızın dışında yük seksen milyona yakın soydaşımız yaşıyor. Azerbaycan ve Türkistan Türkleriyle, 1990 yılına kadar siyaset, iktisat ve kültür bağları kurmamız çok zordu, kabul! Ama 1990 yılına kadar, Azerbaycan ve Türkistan Türklüğüyle ilgili olarak ciddî bir devlet politikamız da yoktu. İki örnek vermek istiyorum: Saddam Hüseyin'in Halepçe katliamından sonra, bizim topraklarımıza dörtyüz bin civarında Peşmerge sığındı. O münasebetle Amerika'dan kalkıp Peşmergeler arasına karışan ABD ordusuna mensup bazı albaylar, Iraklı Peşmergelerle şakır-şakır Kürtçe konuşmaya başladılar. Bu olayı gazetelerden okumuşsunuzdur. Ortadoğu ülkeleriyle yakından ilgilenen ABD, Ortadoğu dillerini de çok iyi bilen mütehassıs elemanlar yetiştiriyor. 1992 yılında Türkmenistan'daydım. Ankara Televizyonu için, Sultan Sencer Türbesi'nde çekim çalışmaları içindeydim. Türbeye, ABD vatandaşı olan 15 kişilik bir grup geldi. Kızlar-kadınlar, aynen Türkmen kızları gibi giyinmişlerdi: Entarileri ayak bileklerine kadar uzuyordu. Başlarının yarısı, eşarpla örtülüydü. Erkeklerin yaşlı olanları hafif sakal bırakmışlardı ve Türkmen Türkçesiyle konuşuyorlardı. Bir Amerika seyahatimde, New York'ta yaşayan bir hemşehrim bana demişti ki: "Buradaki üniversitede, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bütün lehçelerini öğreten kürsüler var. Ben de o imkandan istifa ederek Türkmen ve Özbek Türkçelerini öğrendim!" Sovyet İmparatorluğu, 1990 yılında çökünce, ABD ve İngiltere, yetiştirdiği mütehassıs elemanlarla, Türk Cumhuriyetlerinde ne yapacağını biliyordu. Biz ise hazırlıksızdık. Çaresizdik, şaşkındık. Bereket ki Yeni Türk Cumhuriyetlerindeki soydaşlarımıza, aziz devletimizden önce, hayır-hasenat sahibi insanlarımız koştu. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, Anadolumuzu; hanlar, hamamlar, köprüler, camiler, kervansaraylar, medreseler, sebiller, çeşmeler yaptırarak güzelleştirenlerin asil soyundan gelenler, bu defa ata topraklarına gittiler ve oralarda açtıkları yüz civarındaki liseyle soydaş çocuklarına yardımcı oldular. Sovyet İmparatorluğu'nun yıkılmasından hemen sonra bütün Türk Cumhuriyetlerine 8-10 defa gidip geldim. Devlet televizyonunda 66, Samanyolu Televizyonu'nda 35 program hazırlayarak sundum. Bu programların hepsi Azerbaycan ve Türkistan Dünyasına aittir. Ben de muhterem Bakanımız A. Halûk Çay gibi gittiğim Türk Cumhuriyetlerindeki özel okullarımızı ziyaret ettim... Geçenlerde İstanbul'da, "Türkçe Konuşan Ülkeler Zirvesi"nin 7'ncisi yapıldı. Bu önemli toplantıda, Özbekistan-Kırgızistan-Kazakistan Cumhurbaşkanları maalesef Rusça konuştular. Moskova'nın 150 yıllık kültür politikasını bilmeyenler, bu çarpıklığın sebebini kolay anlayamazlar. Dil, milletlerin varlık sebebidir. Yeni Türk Cumhuriyetlerinde, devletimiz, eğitim alanında maalesef yeterli ağırlıkta değil. İsmail Gaspıralı'nın "Dilde, fikirde, işte birlik" idealiyle doğrulacağımız yıllar uzak değil. Yeter ki, aziz devletimiz, kardeş Türk Cumhuriyetlerindeki kültür birliğine destek olsun. Devlet Bakanımız A. Halûk Çay'ın yiğit beyanı, yüreğime bir avuç su serpti. Minnettarlığımı ifade edemem.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.