"Dostun attığı gül yaralar beni"

A -
A +

Bedii Faik, basınımızın en seçkin kalemlerinden biri. Türkçe, onun kaleminde, bazan çifte su verilmiş altın kabzalı bir kılıçtır; bazan da ipekten bir Bursa şalı!.. Onu, anlatılmaz bir zevkle okuduğum yılları unutmam mümkün değil. Türkçe, Bedii Faik'in kaleminde, binlerce ateş böceğinin parıltılarıyla güzelleşir, gönlüme beyaz bir güvercin kanadı gibi yayılırdı. Nedense uzun zamandan beri yazmıyor. Susması, fikir-sanat ve siyaset dünyamız açısından büyük kayıptır. Bir İstanbul gazetesinden öğrendiğime göre, Bedii Faik, şimdi hatıralarını yazmakla meşgul.. Sevgili dostum Safa Kaplan, o hatıralardan bazı alıntılar da yapmış. Yazılanlardan biri çok dikkatimi çekti: 1950'li yıllarda Türkiye'den İngiltere'ye bir gazeteci grubumuz gitmiş. Bu heyette, Ulus gazetesini temsilen Bülent Ecevit de varmış. Bizim gazetecilerimiz Londra'da bir fotoğrafçı dükkanının önünden geçerlerken, genç Bülent Ecevit, vitrindeki Willyam Çörçil resmine hem genzindeki balgamı kazıyarak tükürmüş, hem de: "Pis kapitalist!" diye bağırmaya başlamış: "Pis kapitalist!" W. Çörçil'den ben de nefret ediyorum. Çünkü o, Çanakkale'de, 253.000 şehidimizin kanında yüzen bir barbar. Türk'ü insan yerine koymayan, üzerimize gaz bombası atmak isteyen bir zalim. Yalnız benim öfkem, nefretim Bülent Ecevit'inkinden çok farklı. O, Çörçil'e sadece iktisadî açıdan bakmış. Çörçil, sosyalist veya komünist olmadığı, hatta komünist hareketlerin karşısına dikildiği için öfkelenip resmine tükürmüş. Ben Çörçil'e siyaset ve tarih açısından baktığım için ondan nefret ediyorum. Anlatmak istediğim şu: Bülent Ecevit, zengin bir aile çocuğu olarak ve kolejlerde okuyarak Marksizme gönül vermiş. Eski CHP'yi ilk defa "Ortanın Solu'na" çekişi, sermayeyi hırsızlık saymasından kaynaklanıyor. CHP'nin daha sonra nerelere kaydığını ve anlı-şanlı Marksistlerin bu partide kümeleştiklerini yazmaya gerek yok. Bülent Ecevit şimdi elbette Marksist değil. Değişen dünya şartları ve yıkılan Sovyet Rusya İmparatorluğu onu da eşi Rahşan Ecevit'i de mutlaka değiştirmiş olmalı. "Bunu nerden çıkarıyorsunuz?" diyeceksiniz. Bunu basınımızdaki Marksist kalemlerin, çok büyük alaylarla, hücumlarla, küçümsemelerle... Ecevit'e karşı saf tutmalarından anlıyorum. Türkiye'de artık "Kara Oğlan" efsanesi çoktan bitti. Dün, Ecevitler için kızılca kıyamet koparan yoldaşlar, bugün başka bir şamatayla ortalıktadırlar. Akl-ı selim sahibi olan kimseler, dün dağa-taşa "Kara Oğlan" diye yazı yazanlarla beraber değildiler; bugün de Ecevit'i yerden yere vuran kalemlere sıcak bakmıyorlar. Çünkü, belirli çevrelerin, dün Ecevit'i neden göklere çıkardıklarını bugün neden yedi kat yerin dibine batırmak istediklerini çok iyi biliyorlar. Türkiyeli komünistler, sadece Bülent Ecevit'e mi saldırıyorlar? Ah keşke öyle olsaydı. Yerli komünistlerimiz bütün Türk Milliyetçilerine de kanlı-bıçaklı düşmandırlar. Bütün Türk Milliyetçilerine ve Milliyetçi Hareket Partisi'ne! Komünizm, gerçi bütün dünyada iflas etmiştir. Ama orak çekiçli bayraklar ve sloganlar, bizim meydanlarımızın hâlâ sancılı çıbanları. Gazetelerimizde, radyo ve televizyonlarımızda, tiyatrolarımızda, üniversitelerimizde, bazı siyasî partilerimizde ve derneklerimizde değişmeyen komünistlerimiz var. Bunlar her fırsatta, kırmızı renk görmüş çılgın bir boğa öfkesiyle MHP'ye saldırıp duruyorlar. Son derecede seviyesiz, insafsız, ahlaksız bir üslupla MHP'ye saldırıyorlar. Bir Türk milliyetçisi olarak bundan üzüntü duyuyorum ve sesimi bu sütundan zaman zaman yükselterek konuşuyorum. Benim bu tavrıma itiraz eden, gönül koyan uzak-yakın dostlarım oluyor. Dün, MHP fikriyatını, tam bir ateş hattında savunanlardan, gözlerini kırpmadan ölüme doğru koşanlardan bazıları şu veya bu sebepten partilerine kırılmışlardır. Onlar, benim de kendileriyle birlikte olmamı istemektedirler. Ve bana açtıkları telefonlarda, gönderdikleri mektuplarda gönlümü kırk yerden kıran zanlarla, ithamlarla karşıma dikilmektedirler: "Sen MHP Milletvekili olmak için mi bu partiyi savunuyorsun? Unutma ki bizim için şair ve yazar Yavuz Bülent, MHP Milletvekili Yavuz Bülent'ten daha çok değerlidir!" Kendimi, W. Çörçil gibi hakarete uğramış sanıyorum. Yalnız şu kadar ki, o, yapılan hakaretin farkında değildi. Benim ellerimde ise dostlarımın mektupları var; kulaklarımda ise sesleri... Ne söylesem Allahım? Biz neden bu kadar peşin hükümlüyüz? Son büyük seçimlerden önce, yine bu sütunda: "Ben milletvekili adayı değilim. Ama reyim MHP için" diye yazmadım mı? Nereden çıkarılıyor bu milletvekilliği heveskârlığı? Şunu bir kere daha açık ve kesin yazıyorum: Benim böyle bir düşüncem yok. Çünkü seçilme şansım yok. Diyelim ki ben böyle bir hevese kapıldım, MHP'nin beni şuradan-buradan milletvekili gösterme ihtimali, % 1 nisbetinde bile değil. Geçen devre MHP, Merkez Yürütme Kurulu üyesi olduğum doğru. Beni o vazifeye Genel Merkez davet ettiği için kabul ettim. Sonra aynı Genel Merkez, bana bir tek cümle söylemeden, beni MYK üyeliğinden tasfiye etti. Şimdi, bana MYK üyeliğini bile lâyık görmeyen bir parti, beni milletvekili listesine alır mı? Ve ben, böyle bir tavır karşısında şahsiyetimi çiğner miyim? Yüzbinlerce kişi önünde ilân ediyorum: Bugüne kadar MHP iktidarından kıl kadar bir menfaat sağladığımı iddia ve ispat edenlerin karşısında kalemimi ebediyyen susturacağım. Ben, Türk milliyetçisi olmanın acılarını yaşamış, zararını çekmiş bir kimseyim. Yerli komünistlerimizin MHP'ye saldırmalarına karşı çıkmam, kat'iyyen, kat'iyyen, kat'iyyen bir menfaat duygusuyla değildir. Marksist yaygaraların milletimize, vatanımıza, devletimize beş paralık bir fayda getirmeyeceğine inandığımdandır. MHP üç bakanını kurban verdi. Bakalım şimdi sırada hangi bakan var. Onuncu kurbandan önce, aklımızı başımıza alırız inşallah!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.