Sayın Çekirge! Sizi dikkatle okuyan kişilerden biriyim. Berlin'den yazdığınız "Yüzleşebilir miyiz?" başlıklı makalenizi, ben de 9 Ekimde, Düsseldorf şehrinde hüzünle elime aldım. Yanlış anlamadıysam gördüm ki, siz de, Almanlar gibi, tarihimizle yüzleşmemizi istiyorsunuz. "Almanlar, 6 milyon Yahudi'yi gaz odalarında zehirleyip öldürdüklerini kabul ederek tarihleriyle yüzleşmişler ve eski utançlarından kurtulmuşlar" diyorsunuz. Sonra sözü bize getirerek ve arkadaşınız Fatih Akın'ın görüşlerini dikkate alarak: "Acaba biz de tarihimizle yüzleşebilir miyiz?" diye soruyorsunuz. 1915 yılında, Ermenilerin, doğu ve orta Anadolu'dan alınarak Suriye topraklarına sürülmesi konusunda, halkımızın, bir kısım aydınlarımızın ve siyasîlerimizin bir büyük karanlık içinde oldukları yüzde yüz doğru. Bu konuyu bilmiyorlar, çünkü okumuyorlar. Hatırlayacaksınız: 2000 yılının ilk haftasında, New York'ta, Birleşmiş Milletlere mensup 105 devlet başkanı bir araya gelmişlerdi. O toplantıda, Ermenistan devlet başkanı Koçaryan söz alarak, bizim 1915 yılında, bir milyondan fazla Ermeni'yi öldürdüğümüzü iddia etmişti. Koçaryan, tam bir saat durup dinlenmeden yalanlarını sıralamış, bütün devlet başkanlarına çok tesirli olmuştu. Koçaryan'dan sonra, oturum başkanı, bizim Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'i kürsüye davet etmişti. Sezer, Koçaryan'ın bir saatlik suçlamalarına sadece 5-6 kelimeyle cevap verip yerine dönmüştü. "Bu mes'eleyi tarihçilere bırakmak lâzım!" diyerek susmuştu. Ahmet Necdet Sezer, Ermeni mes'elesi hakkında hiçbir şey okumadığı, bilmediği için konuşamamış, dolayısıyle milletimiz ve devletimiz aleyhinde meydana getirilen havanın pekişmesine sebep olmuştu. Sayın Çekirge! Önce, özellikle belirtmek istiyorum: Benim, Ermenilere karşı- geçmişte cereyan eden kanlı ihanetlere rağmen, düşmanlığım yok. Sivas'ta bütün ilkokul yıllarımı, bir Ermeni arkadaşımla aynı sırada oturarak geçirdim (Vahan Seyran) Vahan'la bizim evimizde en az kırk defa aynı sofraya oturduk. Ayrıca Sivas türkülerini ve halaylarını bana daha çok Ermeni sanatçılar sevdirdiler. Ben, kendi imkânlarımla bu Ermeni mes'elesini okuyarak öğrenmeye çalıştım. Gördüm ki Türk-Ermeni münasebetlerinde ve 1915 tehcir kararında, bizim değil yüzde bir, milyonda bir bile vebalimiz yoktur. Ermeniler, her zora düştüğümüzde Rusya'nın, İngiltere'nin, Fransa'nın oyununa gelerek, bizi arkadan vurmaya çalışmışlardır. Sayın Çekirge! İmparatorluk devrimizde, bizim sadrazamlık koltuğu 288 defa doldu boşaldı. Bu 288 sadrazamdan sadece 88'i Türk'tür. 200 sadrazamımız ise Türk değildir. Bizim, Ermeni asıllı iki sadrazamımız oldu. Biri Maraş, ötekisi Malatya Ermenilerindendi. Meşrutiyetle birlikte: Ermenilere 29 sivil paşalık, 12 bakanlık, 30 milletvekilliği, 7 büyükelçilik, 11 konsolosluk, 11 üniversite öğretim üyeliği verdik. Ama hep bitmez tükenmez Ermeni isyanlarıyla karşılaştık. Bu Ermeni isyanlarını, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, tam dört büyük cilt halinde yayınladı. (1.981 sayfa) Aynı dairenin 1.224 sayfa ile OSMANLI BELGELERİNDE ERMENİLERİN SEVK VE İSKÂNI isimli çok önemli bir eseri daha var. Tamamen resmî belgelere dayanan bu eserlerden ve Karabekir Paşanın müthiş tesbitlerinden yarın bahsedeceğim.