Darbe haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Her gün yeni bir darbe haberiyle sarsılıyoruz. Ve millet olarak artık darbe istemiyoruz. Çünkü her askerî darbeden sonra, devletin çivisi kökünden kopuyor. Türkiye kesinlikle gerilere kayıyor ve ordumuz kan kaybediyor. Halbuki, Anadolu toprakları üzerinde hür yaşamamız, bizim güçlü, vurucu, caydırıcı bir orduya sahib olmamızla mümkün. Hiç düşündünüz mü Batı ülkelerinde neden askerî darbeler olmuyor da, iktisâden ve fikren geri kalan topluluklarda, ordular ikide bir "vatanı kurtarıyorlar!" Mesela: İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da neden askerî darbeler yok da bizde var? Bana göre bu sorunun cevabı çok ciddi olarak verilmeden, gereken tedbirler alınmadan, başımızı bu beladan kurtaramayız. Yani, darbecileri ordudan atmakla, cezaevlerine tıkmakla askerî darbeleri önleyemeyiz. Çünkü bütün askerî darbelerin temelinde çok büyük bir cehalet var. Cehalet yanında, yalan-dolan da, iftira da, kabalık, siyasî iktidar hırsı da ve demokrasiye tahammülsüzlük de homurdanıyor. En büyük düşmanımız cehalettir. Hem imparatorluk, hem de cumhuriyet devrimizde, görüyoruz ki, bütün darbeci subaylarımızı kara katran suratlı bir cehalet devi emzirmiş. Darbeci subaylarımız elbette vatansever, elbette dürüst, elbette iyi niyetli komutanlar. Ama bilgiye-görgüye, nezakete dayanmayan bir vatanseverlik, her zaman bizi aydınlıklara çıkarmıyor. Misal mi istiyorsunuz? İşte: 2. Abdülhamid Han'ı deviren ittihatçı subayların hepsi vatansever, ve kahraman komutanlardı. Ama hiç birisinin devlet tecrübesi yoktu. Nitekim on yıl gibi kısa bir sürede, koskoca imparatorluğu paramparça ettiler. O vatansever o dürüst komutanlar yüzünden girdiğimiz Birinci Dünya Harbinde iki milyon insanımızı toprağa gömdük. Enver Paşanın vatanseverliğine hiçkimse toz kondurmaz. Ama Enver Paşa, 80.000 askerimizi tek kurşun atmadan, Sarıkamışta kara, tipiye, zemherîye kurban etmedi mi? Eğer biz, Mustafa Kemal Paşa başkanlığında giriştiğimiz Milli Mücadele savaşımızı kazanmasaydık, o darbeci o vatansever, ama o bilgisiz-tecrübesiz komutanlar yüzünden, bugünkü Türkiyenin 100 bin km2'sinde ya vardık, ya yoktuk. 27 Mayıs darbesini yapan subayların da çoğu bilgisiz, tecrübesiz kimselerdi. Bazılarının cehaleti, insanı utandıracak seviyesizlikte idi. Ben sizin yerinizde olsam, Millî Kütüphane'ye gider araştırırım: Yaşar Kemal ve Cevat Fehmi Başkut, darbeci subaylarla birer birer konuştular ve onlardan aldıkları cevapları Cumhuriyet gazetesinde yayınladılar. O konuşmalardan anlıyoruz ki darbeci subayların hepsi Atatürkçü! Hepsi Atatürk'ü çok sevdiğini söylüyor. Peki bu Atatürkçü subaylar, acaba hangi kitapları okumuşlar? Bu soruya hemen hemen bütün darbeci subayların verdiği cevap aynı: -Beyaz Zambaklar Memleketi. Pekâlâ başka? Başka kitap ismi yok. Bunlar nasıl Atatürkçü subaylardır ki, (bize de ortaokulda okuttukları) bir kitaptan başka kitap okumamışlardır ve o kafayla kalkıp meşru bir iktidarı silah zoruyla devirmişler, Türkiye'yi 50 yıl geriye götürmüşlerdir.!