İnatçı okuyucuma cevap!..

A -
A +

Benim belâlı bir okuyucum var. Yazılarımı dikkatle takib ediyor. Görüyorum ki, bazı konuları yazmama hiç tahammülü yok. Mesela ben, ne zaman Türkçemiz üzerine eğilsem, ne zaman millî birliğimizi dinamitleyen törelere, safsatalara dikkat çeksem, ne zaman Alevilerin soy bakımından Türk, din bakımından Müslüman olduklarını yazsam o belalı okuyucum derhal kulaklarını dikiyor. Sonra mülevves kalemini eline alarak, bana hakaret yüklü mektuplar yazıyor. Belâlı okuyucumun iki önemli özelliği var: Önce Türk'e, Türk'lüğe düşmandır. Sonra İslâmiyetten nefret etmektedir. O kadar ki, dilimize Arapça'dan giren ama zamanla Türkçeleşen, şiirimizde, hikâyemizde, türkümüzde, şarkımızda, masalımızda, atalar sözümüzde boy veren, dal budak salan kelimeleri "köpek havlamalarına" veya "lağım sularına" benzetmektedir. Ve işin gülünç tarafı nedir biliyor musunuz? Bana söğüp saymak için yazdığı mektuplardaki kelimelerin en az %40'ı Arapça ve Farsça asıllı kelimelerden ibarettir. Yazılarımı okuyanlar, kitaplarıma, şiirlerime şöyle bir göz atanlar, beni dinleyenler bilirler ki, ben, kayıtsız-şartsız canlı bir Türkçe'yle yazan-konuşan bir kimseyim. Bana göre kelimenin kökü değil, milletimiz tarafından bilinmesi, kullanılması, sevilmesi önemlidir. Yani bana göre: Türkçeleşen Türkçe'dir. Bu bakımdan ben, Moğolca asıllı olmasına rağmen: Abla-Ağa, Balta-Buğday-Ordu kelimelerini, Çince olmasına rağmen, Çay-Dağ-Yağ-Yılan kelimelerini, Rumca olmasına rağmen: Kapı-Kilit-Kiraz-Kundura-Efe-Efendi kelimelerini, Arapça olmalarına rağmen: Kitap-Kalem-Katip-Şiir-Edebiyat-İmkân-İhtiyaç-Eser-Hürriyet kelimelerini seviyor ve kullanıyorum. Benim belalı okuyucumun başka özellikleri de var: Gerçi Allah, bu kişiden hem utanma-arlanma duygularını tamamen çekip almış, akıl ve iz'an bakımından çırılçıplak bırakmış, hem de yüreğine zerre kadar cesaret koymamıştır. Çünkü o hep müstear isimlerle yazmaktadır. Bir fındık faresi kadar korkak bir mahlûktur. Ama mektuplarındaki üslup hep aynı üsluptur: Yani adamın mektupları söğen-sayan, bayağının bayağısı böğürmeler kalabalığıdır. O, kendisini gizlemektedir ama, bilenler, onu bana çok iyi anlatmışlardır. Bu okuyucum İstanbul Hukuk mezunu imiş. Ailesi, devletimize isyan ettiği için Orta Anadolu'ya sürülmüş bir aşirete mensupmuş. Keçi inadıyla yaşayan bu adam, son yazılarım dolayısiyle, beni Gazetenizin yöneticilerine de şikâyet etmiş. Bu defaki takma adı "TRABZONLU GENÇLER". Yeni iddiasına göre ben, 624 yıllık Osmanlı devletine hakaret ediyormuşum. Beni gazeteden çıkarıp atmadıkları takdirde, Trabzonlu Gençler olarak artık Türkiye'yi okumayacaklarmış. Hukuk mezunu bu madrabaz-düzenbaz adamı, yarın tekrar huzurunuza getireceğim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.