Kültür Bakanımız İ. Talay'la hasbihal

A -
A +

Muhterem Bakanım! Merhum Faik Ahmet Barutçu'nun Siyasî Hatıralar'ı Kültür Bakanlığı yayınları arasında çıktı. 3 cilt halinde neşredilen Siyasî Hatıralar'ı anlatılmaz bir heyecanla, zevkle, sevinçle kucakladım. Kültür Bakanlığımızın bu medenî tavrı karşısında takdirlerimi ifadeden acizim. Benim üniversite yıllarım hep Demokrat Parti'yle kanatlandı. Büyük vatansever Adnan Menderes'in ve müstesna insan Tevfik İleri'nin şahsında, Demokrat Parti'yi adeta bin yürekle sevdim. 1950-1960 yılları arasında, Adnan Menderes'in ve Tevfik İleri'nin büyük hitabelerine, muhalefetten aynı ustalıkla cevap veren iki siyasîyi de dikkatle takip ettim: Osman Bölükbaşı ve Faik Ahmet Barutçu! Samet Ağaoğlu'nun ifadesiyle Osman Bölükbaşı "Meclis Kürsüsünde bir Anadolu fırtınası gibiydi" Faik Ahmet Barutçu ise "Meclis'te zaman zaman bir ihtilal hatibi edasıyla konuşuyordu" CHP'ye karşı hiçbir muhabbetim yoktu. Ama Faik Ahmet Barutçu vatanperver adamdı. Namuslu adamdı. Dosdoğru adamdı. Ve daha önemlisi bildiklerini büyük bir cesaretle söyleyen adamdı. Böylesi kimselere, siyasi sebeplerle hiçbir zaman kör bakmak taassubu içinde olmadım. Osman Bölükbaşı, anlaşılmaz bir inatla hareket ederek siyasî hatıralarını yazmadı. Bu, demokrasi hayatımızda gerçekten bir kayıptır. İnanır mısınız ben, yakın bir dostumun uzaklardan çıkıp gelmesini bekler gibi, hep Faik Ahmet Barutçu'nun siyasî hatıralarını bekleyip durmuşumdur. Bu büyük hizmeti sizin gerekleştirmenize çok sevindim. Ayrıca, Kültür Bakanlığımızın, uzun yıllardan beri devam eden garip korkusunu yendiğiniz ve değerli devlet adamlarımıza karşı takınılan vefasızlığı büyük bir cesaretle defettiğiniz için size minnettarlığımı ifade ederim. Bildiğiniz gibi, Tarih, bir milletin hafızasıdır. Tarih şuurundan mahrum olan milletler, hiçbirşey bilmeyen, adını bile hatırlayamayan zavallı insanlara benzerler. Atatürk'ün sözlerini hatırlayacaksınız: "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar zordur. Tarih yazan, tarih yapana sadık kalmazsa doğru tarih yazılamaz!" Peki biz doğru tarihimizi nasıl yazıp öğreneceğiz? Resmî belgelerle ve hâtıralarla! Bunları büyük bir dürüstlükle değerlendirerek! Siyasî kişileri, kuruluşları, devlet adamlarını doğruları ve yanlışlarıyla kabul ederek! Siyasî kişileri ve kuruluşları kusursuz görmek, ancak geri kalmış kafaların hezeyanlarıdır. Şimdi, sizin de bildiğiniz gibi CHP grubunun TBMM tutanakları yok edilmiştir veya Meclis dışına kaçırılarak saklanmıştır. Niçin? CHP Meclis grubunun geçmişte yaptığı birtakım yanlışları saklamak, ört-bas etmek için! Peki bu ne kazandıracak milletimize ve CHP'ye? CHP hatalarından ders almayarak, kendisini hep Kaf dağının üstünde görerek bugünkü duruma düştü. Ah mümkün olsaydı da, Kültür Bakanlığımız, CHP'nin de, DP'nin de MP'nin de grup tutanaklarını TBMM tutanakları gibi bastırarak milletimizin bilgisine sunsaydı. Ah mümkün olsaydı da, Kültür Bakanlığımız siyasî hayatımızın bugünü ve yarını için, bütün devlet ve siyaset adamlarımızın hatıratlarına sahip çıksaydı. Muhterem Bakanım! Şimdi size devletimizin bir büyük yanlışını anlatmak istiyorum: Kültür Bakanlığında Müsteşar Yardımcısı olarak çalıştığım yıllarda Atatürk'ün doğumunun 100. yılı çalışmaları bana verilmişti. Ben de 100. yıla 100 eserle girmek için çalışmalara başladım. İstemiştim ki aziz devletimiz, Milli mücadelemize hizmet eden bütün komutanlarımızın varsa hatıratına sahip çıksın. Milli Mücadelemizin kayıtsız şartsız lideri olan Mustafa Kemal Paşa'nın Nutuk'unu elbette bastırsın. Ama Nutuk yanında (Mareşalden onbaşıya kadar) kim Milli Mücadele hâtıralarını yazmışsa devletimiz onların eserlerini de yayınları arasına alsın. Çünkü Milletler, kahramanlarıyla yaşar. Devletimiz, kahramanlarımızı, teke indirmesin diye düşündüm. Bu münasebetle Atatürk'ün yakın silah arkadaşlarının hatıratlarını da bastırmak istedim. İstanbul'a giderek, Ali Fuat Cebesoy Paşa'nın yeğeniyle, Kazım Karabekir Paşa'nın kızını Atatürk Kültür Merkezine davet ettim. Onlara dedim ki: "Atatürk'ün doğumunun 100 yıldönümü dolayısiyle, Bakanlığımız, sizin babanızın, sizin de amcanızın hatıralarını bastırmak istiyor. Müsaadenizi almak için geldim. İzin veriyor musunuz?" Sözlerimi bitirir bitirmez, Kazım Karabekir Paşanın kızı ayağa kalktı, gidip Ali Fuat Cebesoy Paşanın yeğenine sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı: "- Ayşe Hanımcığım! Ayşe Hanımcığım! dedi Allah bize bu günleri gösterecek miydi? Devletimiz benim babamın, senin amcanın hatıratına sahip çıkıyor. Bu ne büyük saadettir!" Doğrusu, ben de göz yaşlarımı tutamadım. İlk olarak Ali Fuat Paşa'nın Moskova Hatıralarını Bakanlık yayınları arasında bastırdım. Bu, çok önemli bir kitaptır. Sonra Onun Millî Mücadele Hâtıraları'nı baskıya verdim. Tamamlanmasına beş forma kala, 12 Eylül darbesi oldu. Kültür Bakanlığına Cihat Baban getirildi. Cihat Baban tanıdığım Kültür Bakanları arasında en korkak olanı idi. O yayınları derhal durdurdu. Beni de vazifeden aldı. Gerçekten millet adına utanıyorum muhterem Bakan. Bu devlet, neden gecelerini gündüzlerine katarak Millî Mücadeleye katılan ve Atatürk'e omuz veren diğer paşalarımızın eserlerine sahip çıkmıyor? Bundan büyük gerilik, ayıp ve vefasızlık olur mu? İstiyorum ki başladığınız bu güzel çalışmalar devam etsin. Faik Ahmet Barutçu'nun Siyasi Hâtıraları gibi, Milli Mücadele Paşalarımızın hâtıraları da artık devlet yayınlarımız arasına girsin. Bu konuda size en çok yardımcı olacaklar arasında Prof. Dr. Ali Birinci de vardır. Selam size! Sevgi size! Alkış size!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.