Madımak'ta ikinci yanlış

A -
A +

Sivas'ın Madımak türküsüne ve oyununa bayılıyorum. Fakat Madımak Otelinde 1993 tarihinde diri diri yakılan 22 Alevî vatandaşımız aklıma düştüğünde, misilsiz bir utanç duyuyorum. Madımak benim için türküsüyle, oyunuyla, yemeğiyle güzellikler demetidir; bir büyük vahşete sahne olduğu için de dipsiz bir cehalet, gaflet ve ihanet... bataklığıdır. Nitekim aynı cehalet, aynı vahşet, aynı ihanet Madımak yangınından iki gün sonra, Erzincan'ın Başbağlar Köyü'nde de, beynimizi kavurdu. Orada da, Madımak'a misilleme olsun diye 32 Sünni vatandaşımız hayvanlarıyla birlikte diri diri yakıldı. Aradan 18 yıl geçti. Değişen hiçbir şey yok. İşte her sene 2 Temmuz günlerinde, deli danalar gibi meydanlara dökülen birtakım kimseler, "Sivas'ın intikamı alınacaktır!" diye bağırıyorlar. Basınımızın Ateist-Komünist kalemleri "Madımak olayı unutulmamalı" diye yazarak yangınımıza körükle girişiyorlar. İyi ki bir başka toplulukta sokaklarımızda, caddelerimizde "Başbağlar Köyünün intikamı alınacaktır! Başbağları unutmayacağız! Unutturmayacağız!" nâralarıyla yürümüyor. Madımak da, Başbağlar da, bizim büyük cehaletimizin veled-i zinasıdır. Mehmet Akif'in büyük bir isabetle belirttiği gibi: "Bizim en büyük düşmanımız cehaletimizdir!" Biz önce Alevi-Sünnî vatandaşlarımızı pençeleyen cehaleti ortadan kaldırmalıyız. Görüyorum ki böyle bir gayretimiz maalesef yok. Cehaletimizi ancak okuyarak, bilerek, araştırarak yok edebiliriz. Bu, hem devletimizin en büyük dâvâsı, hem de insanımızın! 1993 yılında, Madımak'ta birinci yanlış yapıldı. Şimdi (hem de devlet eliyle) ikinci yanlış yapılıyor. Gazetelerin yazdığına göre, istimlâk edilen Madımak Oteli, artık müze haline getirilecekmiş. Bana göre bu iş, kel başa şimşir taraktır. Bataklığa dokunmadan, sivrisinekleri yok etmeye çalışmaktır. Beş-on Alevî kuruluşun isteğini dikkate alarak Madımak Otelini müze haline getirmek, hatta onu, kocaman bir altın çerçeve içine almak neyi değiştirir? 1993 yılında Madımak'ı, hem de devletimizin inzibat güçleri önünde yakıp yıkan zır cahil kafalar, yarın Madımak Müzesi karşısında el-pençe divan mı duracaklar? Sivas benim memleketim. Ben Sivas'a Sultan Şehir diyerek nice şiirler yazdım. Ama benim o Sultan şehrimde bazı Sünnî kardeşlerim Alevî kardeşlerime "kâfir" diye bakıyorlar. Bazı Alevî kardeşlerim de Sünnî kardeşlerime "Yezid" diyerek sövüp sayıyorlar. Her iki görüş de safsatalarla doludur; her iki görüş de bizim uçsuz-bucaksız cehaletimizin eseridir. Bunlar bizim "kaba softalarımız, ham yobazlarımızdırlar." Bin kere utanarak yazıyorum: Sivas'ta, benim oturduğum evin arkasına, Çocuk Esirgeme Kurumunun önüne, bir Alevî komşumuz ölülerine hayır için bir güzel çeşme yaptırmıştı. Benim zır cahil Sünnî komşularım da, "Bir Alevînin yaptırdığı çeşmenin suyunu içmek haramdır!" safsatasıyla o çeşmeyi yıkmışlardı. Şimdi de birtakım kimseler, Madımak'ı müze yapıyorlar. Cehaleti yok etmek çok zor! Müze yapmak çok kolay! Vah bize! Vah bize!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.