MHP'li bakanlara batarya ile ateş

A -
A +

Bazı gazeteler, MHP'li bakanlarımıza veryansın ediyor. Boy hedefi haline getirilenler arasında, eski Ulaştırma Bakanımız Enis Öksüz var. Ona, söylemediklerini bırakmadılar. Halbuki Enis Öksüz, Telekom konusunda haklıydı. Milletin ve devletin menfaatlerini düşünüyordu. Bir zamanlar ağızlarını "Kahrolsun emperyalizm!" diye açanlar, ne kadar madrabaz, düzenbaz, okkabaz olduklarını gösterdiler. İşte IMF, bizim bir yönetim kurulu teşkil etmemize bile burnunu sokup duruyor. IMF, karşısında el pençe divan duranların, kimlere hizmet ettiklerini, yarın hep birlikte göreceğiz. Batılı açıkgözler, kâr getiren kuruluşlarımızı, kelepir fiyatına elimizden kapmak istiyorlar. Düşünebiliyor musunuz: ABD eski başkanı Bush, Telekomun satılması için kalkıp Türkiye'ye geliyor. Niçin acaba? Oğul Bush bu satışın gecikmemesi için. Başbakanımıza telefon açıyor. Neden dersiniz? Şu ağlatan muhabbete bakınız! Basınımızın Enis Öksüz'e yaptığı saldırılar, tarihimize batı emperyalizminin utandıran bir oyunu olarak geçecektir. Batıdaki bu "milli dostlarımız bu yetmişiki dilli dostlarımız" kendi çıkarları için, MHP düşmanı kalemleri doğrusu çok iyi kullandılar. Kullanıyorlar. Tarım Bakanımız Hüsnü Yusuf Gökalp de bazı gazetelerimizin bombardımanı karşısında. Ona da basit, bayağı çirkin bir ağızla bayrak açanlar var. Niçin acaba? Efendim Hüsnü Yusuf Gökalp, Türk tipi inek, Türk tipi tavuk yetiştirmek istiyormuş! Peki bizim bakanımız, bakanlığımız Hollanda tipi inek, Rus tipi tavuk mu yetiştirmeliydi? Efendim MHP'li bakan, bazı tarım ürünlerine ülkücü isimler koymak istiyormuş! Nasıl isim onlar? Mesela: Cumhuriyet 75, Murat 1, Kırgız, Doğu 98, Altay 200, Atilla 12, Saraybosna, Turan, Alparslan, Nenehatun... gibi isimler! Allah Allah! Demek Cumhuriyetimizin 75. yıldönümünde buyük tantanalarla Türkiye'yi aşağa kaldıranlar ülkücülermiş. Demek 50 yıl önce, Atilla'yı 100 Türk Büyüğü arasına ülkücüler katmış ve Erzurum'daki Nene Hatun'lu heylekli de oraya demek ülkücüler diktirmiş! Bu nasıl bir düşmanca kafadır Ya Rabbim? Milletimizin diline, tarihine, kahramanlarına... kör gözle bakanlar, ya başka milletlerin uşaklarıdırlar veya aşağılık duygusuna kapılan ciğeri beş para etmez geri zekalılardır. Tarım Bakanımızı bir defa değil, bin defa tebrik ederim. Türkiye'de, bazı işyerlerimizin, otellerimizin, lokantalarımızın, dükkanlarımızın, kahvehanelerimizin, pastahanelerimizin alınlarında, yabancı isimler, kurumuş hamam böcekleri gibi çirkin duruyorlar. Yüz dergimizden yetmişbeşinin adı, İngilizce, Fransızca, Latince... Bu köksüzlük, ancak sömürge devletlerinde görülebilen uygulamalardandır. Bu başıboşluğa, köksüzlüğe, ruhsuzluğa şapka çıkaranlar, şimdi bazı ürünlerimize Türkçe isimler konulmasına ateş püskürüyorlar. Görülüyor ki Türkiye ciddi bir kuşatma altındadır. Adamlar, Molotof ismini bir el bombasına koyuyorlar. Adamlar Çorçil isimli, Rozvelt isimli ayakkabılar yapıyorlar. Mont Gomeri diye bir ceket dikiyorlar. Che Guavera isimli kep veya fanila giyiniyor, giydiriyorlar. Kaşımızın ucunu bile kaldırmıyoruz. Ama Hüsnü Yusuf Gökalp, bir buğday çeşidimize Anadolu Fatihi Sultan Alparslan'ın veya Nenehatun'un ismini verince, ağzımızı bir değirmen oluğu gibi açıp bağırmaya başlıyoruz: Olmaaaaaaaaz! Neden olmaz ey idraksiz, insafsız, irfansız kafalar; neden olmaz? - Bir İngiliz atı, bir Arap atı var mı arkadaş? - Var - Bu atlar, kendilerini yetiştiren milletlerin adıyla anılıyorlar mı? - Evet! Öyle! anılıyorlar! - Peki ama neden Türk atı dediğimiz zaman kıyamet koparıyorsunuz? Türk tipi inek, Türk tipi tavuk dediğimizde, neden kendinizi yerden yere vuruyorsunuz? Bu nasıl bir şahsiyetsizliktir? Türkmenistan'da gördüm: Ahal-Teke isimli; Türkmen atları, dünyanın en güzel, en zarif, en hünerli atları arasında! Ruslar, o güzelim Türkmen atlarını koyun keser gibi kestirip etlerini yedirmişler. Türkmenistan bağımsızlığını kazanır kazanmaz, Türkmenbaşı Atçılık Bakanlığı kurarak Ahal-Teke atlarını yeniden çoğaltmaya başladı. Şimdi bizde de Tarım Bakanlığımız, o mübarek Türkmen atlarını, Kayseri'de yeniden yetiştirmek istiyor. Hüsnü Yusuf Gökkalp'i alkışlamak yenine ıslıklamak neden? Bu yılan diller Türk isminden rahatsızlık duyan nasipsizlerdir. Sağlık Bakanımız öksürse bile, gazetelere manşet oluyor: "Osman Durmuş yine öksürdü" veya "Sağlık Bakanı tuhaf öksürdü" gibi. Sayın Bakan geçenlerde dedi ki: "Hemşirelik mukaddes bir meslektir. Türkmenistan'da hemşirelere 'Şefkat bacısı' diyorlar. Ne var bu beyanda? Hemşiler Derneği Başkanı Buyan Doğan efelenerek bakanın sözünü kesti "Biz kimsenin bacısı olmak istemiyoruz!" dedi. Buymak, donmak demektir. Buyan Doğan'ı dinlerken dondum kaldım. Utandım, utandım, utandım. Hemşire: Farsça bir kelime. Aynı sütü emen kızkardeş, bacı, abla demektir. Bacı ise hemşirenin Türkçe karşılığı. Bayan Buyan daha hemşire kelimesinin manasını bilmeden Sağlık Bakanına bayrak açıyor! Neden? Kadıncağız sadece bacı kelimesinden değil, bakanın MHP'li olmasından rahatsızlık duyuyor." Bu buyan kafalara siz de acımıyor musunuz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.