Ordumuza düşmanlık -II-

A -
A +

Bir ülkede ordu düşmanlığı, sadece, silahlanarak ordu birlikleri karşısına çıkmakla olmaz. Orduyu itibardan düşürmeye, onu kolsuz-kanatsız bırakmaya çalışmak da ordu düşmanlığıdır. Şimdi, birtakım adamların yeni oyunlarına göre biz artık "Güçlü ordu, güçlü millet inancından vazgeçmeliymişiz. Artık: Güçlü demokrasi, güçlü ekonomi, güçlü millet demeliymişiz!" Vay! Vay! Vay! Hem, etrafımızı çepeçevre kuşatan devletlerin, hem de Doğu ve Batı dünyasının Türkiye üzerindeki düşünceleri olmasaydı, hazretlerin gül hatırları için, ordularımızı terhis yoluna bile gidebilirdik. Ama işte Ermenistan: "Doğu ve Güney Doğu Anadolu, işgal edilmiş Ermeni toprağıdır!" iddiasından vazgeçmiş değil. İsrail: "Fırat'tan Nil'e kadar uzayan topraklar, Tevrat'la bize verilmiştir!" sevdasında. Gözümüz kör değil görüyoruz: Suriye, Hatay'dan Hakkari'ye kadar olan topraklarımızı, kendi millî sınırları içerisinde gösteriyor. Yunanistan, Megalo İdeası dolayısıyla, Anadolu'yu yeniden Anatolia yapma gayretinde. Rusya, Deli Petro'dan beri hem Doğu Anadolu'muzu hem de Boğazlarımızı ele geçirmek istiyor. Bir de, 1071 Malazgirt Zaferimizden sonra, batılı dostlarımızın, kat'iyyen vazgeçmedikleri ŞARK MESELELERİ var. ŞARK MESELESİ, bizi bütün Anadolu topraklarından söküp atmaktır. Pakistan dışında hiçbir İslam ülkesi yanımızda değil. Aksine hepsi Hıristiyan Batı ile kol kola, koyun koyuna. Dolayısıyla bizim çok daha güçlü, vurucu, caydırıcı bir orduya şiddetle ihtiyacımız var. Aksi takdirde biz, Türkiye'de, dünyanın en muhteşem demokrasisini gerçekleştirsek, fert başına düşen milli gelirimizi 50 bin dolara çıkarsak bile, yakın ve uzak dostlarımız (!) Anadolu'daki varlığımıza yine tahammül edemeyeceklerdir. Bizi silip-süpürmek için, Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi, 8-10 cepheden üzerimize saldıracaklardır... Ben de ordunun, hükûmet darbeleri yapmasına şiddetle karşıyım. Çünkü ordunun siyasete bulaşması, önce kendi bünyesinde yaralar açıyor. Sonra, birtakım akılsız, cahil, muhteris subaylar yüzünden, ordumuz kendi vatanında bir müstevli ordusu durumuna düşüyor. Mercimek kadar aklı olanlar, ordumuzu siyasetin dışında tutmalıdırlar. Devlet-i aliyye, yani Osmanlı İmparatorluğu, yeniçerilerin ikide bir kazan kaldırmalarından, kelle istemelerinden çok çekti. Balkan savaşlarından önce, ordumuz siyasete bulaştığı için, çok büyük kayıplara uğradık. İttihatçı subaylar, 10 yıl gibi kısa bir süre içinde koskoca imparatorluğumuzu paramparça ederek batırdılar. Atatürk'ün, ordumuzu ısrarla siyasetin dışında bırakmak istemesi, Onun çok akıllı ve çok tecrübeli olmasındandı. Ordumuzu siyaset dünyamıza çekmek isteyenler veya ordumuza düşman duygularla bakanlar, gaflet ve ihanet cüceleridirler. 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinde birtakım askerler, akılları donduracak ölçülerde milletimize zulmettiler. Doğru! Doğru! Doğru! Bu hâl, onların büyük cehaletlerinden, devlet ve siyaset adamı olmamalarından doğdu. Ama unutmamalıyız ki, ordumuz, gökten zembille inmiyor. Ordumuz da milletimizin içinden çıkıyor. Lütfen açın okuyun gündelik gazeteleri: Her gün çok ama çok basit sebepler yüzünden kanımızı donduracak ölçülerde cinayetler, vurgunlar, soygunlar üst üste yığılıp duruyor. Şimdi biz, o cinayetlere bakarak milletimize düşman mı olmalıyız? Bilmeliyiz ki: Demokrasi bilenlerin ve ahlâklı olanların kurabilecekleri bir rejimdir. Sivilimizi, askerimizi, polisimizi bilgili ve ahlâklı yetiştirmediğimiz müddetçe demokrasiyi kuramayız, yaşatamayız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.