Sayın Başbakan! Dil Kurultayındaki konuşmanızı büyük bir dikkatle dinledim. Dediniz ki: "Gençlerimiz, Atatürk'ün Büyük Nutuk isimli eserini okuyup anlamakta büyük zorluklar çekiyorlar. Aynı şekilde, İstiklâl Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un şiirlerini anlamakta da zorlanıyorlar!" Bu tesbitlerinize yüzde yüz ben de katılıyorum. Türkçe'miz gittikçe kan kaybediyor. Bu hal, iktisadi krizlerin patlamasından, işsizliğin artmasından, terörün tırmanmasından...çok daha tehlikeli bir gidiştir. Aklı başında olan, Türkçe'nin, millet hayatımızda bir şah damarı gibi vurduğunu bilen herkes, dilimiz konusunda sizin hassasiyetinizle şikâyetçi. Attila İlhan da bir TV konuşmasında demişti ki: "Atatürk'ün Büyük Nutuk'unu, sözlüklere bakmadan okuyup anlayacak nesiller yetiştirmeliyiz!" Sizin, Türk Dili Kurultayındaki şikâyetiniz, bana, belki de kırk yıl önce çıkan bir Büyük Doğu mecmuasının kapak resmini hatırlattı: Demir parmaklıklı kocaman bir hapishane kapısı. Kapı üzerinde, iki yumruk büyüklüğünde bir kilit. Parmaklıklar arasında, başı göğsünde mahzun bir adam. Kapağın altında, yüreğimizi burkan bir cümle: İÇERDE OLAN BİZİZ! ANAHTAR BİZİM CEBİMİZDE! Bu cümle üzerinde bir kitap yazılabilir. Dünden bugüne hep aynı şikâyet. Türkçe konusundaki şikâyetleri kökünden çözecek sizin iktidarınızdır. Doğrusu ben, cebinizdeki anahtarı neden kullanmadığınızı yıllardan beri anlayabilmiş değilim. Sayın Başbakan! İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde, sekiz yıllık eğitimden geçen çocukların ders kitaplarındaki kelime sayısı 71.000'dir. Bu rakam Japonya'da 44.000, İtalya'da 31.000 civarındadır. Türkiye'de ise çocuklarımızın ders kitapları 7.000 kelimeyle hazırlanmaktadır ve bizim sevgili çocuklarımız da bu 7.000 kelimenin %10'uyla düşünmekte, konuşmakta, yazmaktadırlar. Dünyanın her tarafında olduğu gibi, insanlar bizde de kelimelerle düşünmekte, kelimelerle konuşup yazmaktadırlar. Zengin bir dille okuyup yazan Batı dünyasının edebiyatı, tekniği, medenî seviyesi, elbette bizim önümüzde olacaktır. Sayın Başbakan! Sayın Başbakan! Sayın Başbakan! Acaba siz, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu üyelerini neden ikaz etmiyorsunuz? Çocuklarımızın, hiç olmazsa Cumhuriyet devri yazarlarımızın eserlerini okuyup anlayacak bir Türkçe zenginliğiyle yetiştirilmelerini neden sağlamıyorsunuz? İngiltere'de bir üniversite mezunu, 390 yıl önce ölen Shakespeare'in İngilizce'sini okuyup anlıyor. Bizim üniversite mezunlarımız, 72 yıl önce kaybettiğimiz Mehmet Âkif'in eserlerine, acaba kimin yüzünden bön bön bakıp duruyorlar? Saygılarımla!