Sivas'ta yaşayan Alevî vatandaşlarımız, 1950 milletvekili seçimlerinde, büyük bir çoğunlukla Demokrat Partiyi desteklediler. Daha sonraki seçimlerde de bu destek devam etti. 1969 seçimlerinden önce tamamen Alevî camiaya hitap eden 12 yıldızlı Birlik Partisi kurulunca durum değişti. Alevîler, sözüm ona "12 İmam"ı temsil eden Birlik Partisinde toplanmaya başladılar. Bu partinin sözcüleri seçim meydanlarında büyük bir öfkeyle bağırıp durdular: "Emevî zihniyetine son vereceğiz!" diyerek yumruk sıktılar. Doğrusu biz, Sivas AP teşkilâtı olarak, Alevî seçmenlerimizin, Birlik Partisi şamatasına kulak asmayacaklarını sanıyorduk. Yanıldığımızı seçimlerden sonra anladık: Birlik Partisi Sivas'tan iki milletvekili birden çıkardı. Daha önceki seçimlerde Adalet Partisiyle, Cumhuriyet Halk Partisine oy veren Alevî seçmenler, Birlik Partisine kayınca, 1965 seçimlerinde, 6 milletvekili çıkaran AP 1969 seçimlerinde 4 milletvekiliyle Meclise girdi. Ben de 5. sırada olduğum için seçimi kaybettim. Birlik Partisinin ikinci adayı, ilkokulu dışarıdan bitirmiş biriydi. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, milletvekili yeminini üç defa kekeleyerek, atlayarak, bozarak ve kan-ter içinde kalarak okudu. Üçüncü okuyuşunda da yanlışları vardı. Ama Meclis başkanı, bizim Sivas milletvekiline, yeminini dördüncü defa tekrarlatmadı. Karşısında seçim kaybettiğim adam, basit bir yemin metnini dahi okuyamayan biriydi. 1973 seçimlerine, milletvekili listesinin 4. sırasına yükselerek girdiğimi yazmıştım. Herkes, seçileceğime samimiyetle inanıyordu. Ama yine evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu defa Millî Selamet Partisi kurularak seçimlere katıldı. O partinin milletvekili adayları, meydan konuşmalarına hiç çıkmadılar. Köylerde, ilçelerde, nahiyelerde... vakit namazları kılarak vatandaşların arasına sokuldular. Necmettin Erbakan, Ankara'da, partilerinin genel merkezine beni davet ederek: "Sivas'tan aldığımız bütün sinyaller sizin üzerinizde toplanıyor. Size yetki verelim. Sivas il başkanımız siz olun!" dedi. Kabul etmedim. Erbakan'a: "Saat on ikiye beş kala, parti değiştirmem" diyerek itiraz ettim. Sivas'ta merkeze bağlı Baharözü isimli büyük bir köy var. O köy, Âşık Feryadî'nin köyü! Feryadî, Sivas'a her gelişinde yazıhaneme uğruyor ve bana diyordu ki: "Efendi! Bizim köyün alayı -hepsi- seni destekliyor. Heç merak etme!" Seçimlere bir hafta kala, Feryadî, yel yepelek bana geldi: "Efendi! dedi. Köyümüz karar değiştirdi. Şimdi hepisi Erbakan'ın partisine oy vereceklerini söylüyorlar. Gel bu adamlarla bir konuş!" Feryadî'yi arabaya alarak Baharözü Köyüne gittim. Köylüyü büyük bir odada topladım. -Bakın dedim. Bir hafta sonra seçim var. Bana sakın yalan söylemeyin. Duyduğuma göre siz, Selamet Partisine oy verecekmişsiniz. Kime oy verirseniz verin. Buraya, aman bana oy verin diye gelmedim. Yalnız çok merak ediyorum: Dört yıl boyunca beni desteklediğiniz halde neden bundan vazgeçtiniz? Ne oldu? Ne var? Niçin Selamet Partisi? Odadaki bütün köylüler teker teker dediler ki: -Efendi! Erbakan mini eteee ğaldıracağ, oğlanların uzun saçlarını kesdireceğ! Onun için Erbakan'a oy verecuuuğ! -İnanmayın! dedim. Erbakan 500 milletvekiliyle Meclise girse de ne mini eteği kaldırabilir, ne de erkeklerin uzun saçlarını kestirebilir! Erbakan'ın bu propagandası Sivas seçmenlerini çok etkiledi. 1973 seçimlerinden sonra, Erbakan Başbakan yardımcısı oldu. Gazeteciler ona bu mini etek ve uzun saç meselesini sordular: -Şaka yaptık! Şaka! Şaka! diyerek gülümsedi ve makam odasına yürüdü. Merhumun o şakası benim milletvekilliğimi de alıp götürdü...