Azerbaycan Cumhuriyeti, nihayet kril alfabesinden vazgeçti. Bundan böyle Azerbaycan Türkleri de bizim gibi lâtin alfabesiyle okuyup yazacaklar. Bu, çok mu mühim? diyeceksiniz. Bu, mühim üstü mühim bir gelişme. Azerbaycan doğruluyor! Dünyâda her milletin bir alfabesi var. Arabın, İngilizin, Japonun, Çinin, Yahudinin, Ermeninin, Rumun bir alfabesi var. Dünyada 29 ayrı alfabeyle okuyup yazan tek millet biziz! Neden acaba? Her savaş sonrasında, büyük devletler üzerimizde binbir türlü oyun oynamışlar. Muharebe meydanlarında kazandıklarımızı barış masalarında kaybetmişiz... Anadolu'yu binbir yerinden vuranlar, onu bütün Türk dünyasından da koparmaya çalıştılar. İşin hazin tarafı, Doğu ve Batı dünyasının bu büyük tuzaklarından haberdar olmayışımızdır. Mesela, Ermenistan sınırları tesbit edilirken, dünyada görülmemiş bir düzenlemeye gitmişler. Ermenistan'ı getirip Azerbaycan toprakları ortasına bir hançer gibi sokmuşlar. Nahcıvan bir tarafta kalmış, Gence, Karabağ, Bakü bir tarafta. Aralarına Ermenistan toprakları uzatılmış. Bu ne demektir? Bu Türkiye'nin Azerbaycan ve Türkistan dünyasından koparılması demektir. Biz bu faciayı 1990 yılında Rus İmparatorluğu yıkıldıktan sonra fark edebildik. Mesela Türkmenistan'a veya Kazakistan'a gidecek Türk TIR'ları, Iğdır'dan geçip Nahcıvan toprağına girdiler. Nahcıvan Azerbaycan'ın batısında kalan bir şehir. TIR'larımız Nahcıvan'dan doğuya doğru yola çıktıklarında Ermenistan sınırına geldiklerinde durduruldular. Azerbaycan'a ve Türkistan'a geçemediler. Güneyden gitmek istedikleri zaman karşılarına İran çıktı. Kuzeye yöneldiklerinde, Gürcistan askerleri önlerini kesti. Şoförlerimiz, binbir sıkıntıyla çırpındılar. İstanbul'dan Kazakistan'a dokuz günde mal götürebilecek bir TIR, yabancı sınırlar önünde dokuz ay kavrulup durdu. Rüşvet, gasp, zulüm, ölüm gölgemiz oldu. Bu rezil oyunu daha iyi anlatabilmek için şöyle bir örnek vermeliyim. Düşününüz ki Anadolu topraklarının tam ortasında, Karadeniz'den Akdeniz'e kadar uzanan Okakinov isimli başka bir devlet var. Bir İstanbul veya Bursa Türk'ü, Erzurum'daki bir akrabasının yanına gidemiyor. Kars'tan veya Van'dan yola çıkan bir kamyon, Eskişehir'e, Edirne'ye ulaşamıyor. Böyle iki parçalı bir devlet olabilir mi? İki parçalı bir devlet ne ise iki ayrı alfabeli, iki ayrı dilli bir millet de odur. 1926 yılına kadar bütün Türk dünyasının bir ortak alfabesi vardı. Bu, Kur'andaki harflerden ibaret olan Arap alfabesiydi. Rusya, kendi sömürgesi altında bulunan Türkleri, Türkiye Türklüğünden koparabilmek için Türkistan'da ve Azerbaycan'da harf inkılâbı yaptı. O Türk yurtlarından Arap alfabesini kaldırıp yerine lâtin alfabesini koydu. Gerekçe olarak da şu fikri ileri sürdü: "Arap alfabesi zordur. Lâtin alfabesi kolaydır. Biz Azerbaycan'da ve Türkistan'da yaşayan halkların daha kolay okuyup yazmaları için lâtin alfabesini uygulayacağız!" Yalan! Milyon kere yalan. Gürcü alfabesi, Arap alfabesinden daha zor. Ruslar, Gürcülerin, Ermenilerin, Yahudilerin alfabelerine dokunmadılar. Sadece Türklerin alfabesini değiştirdiler. 1926 yılında Türkiye Arap alfabesiyle okuyup yazıyordu. Azerbaycan ve Türkistan Arap alfabesinden koparılarak lâtin alfabesine sokuldu. Böylece her iki dünyanın gazeteleri, kitapları sadece kendi ülkelerinde kaldı. Böylece kültür birliğinde büyük bir boşluk meydana getirildi. Sonra? Türkiye de 1928 yılında lâtin alfabesine geçti. Alfabelerimiz tekrar bir oldu. Bu defa Rusya, Azerbaycan ve Türkistan Türklerini lâtin alfabesinden kopararak kril alfabesine bulaştırdı. Ve her Türk cumhuriyetinde ayrı bir alfabe uyguladı. Mesela ben Azerbaycan alfabesini okuyabiliyorum. Ama Türkmen alfabesini, Özbek alfabesini bilmiyorum. Ruslar bu kadarla da kalmadılar. Tutup ayrı diller, ayrı milletler icad ettiler: Azerbaycanca, Türkmence, Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Tatarca gibi. Azerbaycan bir coğrafya ismidir. Dünya'da Azerbaycanca diye bir dil yoktur. Azerbaycan Türkçesi vardır. Azerbaycan'da yaşayan kimseler de bizim gibi Oğuz boyundan gelmektedirler ve yüzde yüz Türktürler. Moskova'nın yaptıklarını, ancak kırk sütunda yazarak anlatmak mümkün! Bizim dilimize Osmanlıca denildiği asırlarda, ortalıkta Azerbaycanca diye bir yakıştırma yoktu. O zaman, Azerbaycan'da Türkçe konuşuluyordu. Cumhuriyetle birlikte bizim dilimiz, Türkçe diye Anayasamıza geçince, ortaya birdenbire Azerbaycanca garabeti çıktı. Komunizm yıkılmasaydı, biz de dilimize Azerbaycanca etiketi yapıştırsaydık, o zaman Azerbaycan'da: Baküce veya Şirvanca... diye bir dil türetilecekti, uydurulacaktı. Rahmetli Elçibey: "Biz bir milletiz ama iki ayrı devletiz" diyordu. Şimdi Aliyev de aynı doğruyu dile getiriyor. Ama bir milletin, dili de bir olur! Azerbaycan lâtin alfabesine geçmekle çok doğru bir adım attı. Sevinçliyiz! Bahtiyarız! Azerbaycan Meclisini alkışlıyoruz! Şimdi sıra, anayasadaki: "Azerbaycan Cumhuriyeti'nin dili Azerbaycancadır" yanlışlığının düzeltilmesine gelmiştir: Azerbaycan Cumhuriyeti'nin dili Türkçedir. Azerbaycan Türkçesidir. Ah bir de insanı, yılan gibi sokan o çirkin "ov-ev-ova-yeva" eklerinin kaldırıldığı günleri görebilsek! Niçin hâlâ: Memmedov, Aliyev, Hanlarova, Gülyeva çarpıklığı Allahım?