Türk'ün gaflet ve dalaleti cehaletindendir

A -
A +

Herkes, ekonomideki kriz üzerinde! Bunu yersiz bulmuyorum. Millet hayatımızda ekonomi elbette çok mühim. Aç midelerin doğuracağı faciaları kim göz ardı edebilir? Benim anlayamadığım aç mideler yanında aç beyinlerin hiç dikkate alınmaması? Kimse, içinde bulunduğumuz beyin açlığının farkında değil. Bilmeliyiz ki, aç beyinlerin meydana getirdiği kültür buhranı, ekonomik krizden çok daha tehlikelidir. Mesela; Bir ülkede, dilin bozulması; ekonominin bozulmasından daha öldürücüdür. Aynı şekilde, tarih şuurundan yoksun bir millet, hafızasını kaybeden bir insandan farksızdır. Hafızasını kaybeden, adını-sanını, işini gücünü bilmeyen bir insan ne yapabilir? Geçen hafta cereyan eden iki hadise, herkesi çok düşündürmelidir: Çanakkale zaferimizin 86. yıldönümü dolayısiyle Avustralya'dan kalkıp yurdumuza gelen Anzaklar, 1915 savaşında kaybettikleri yakınları için ayin yaptılar. Dualar okuyarak, şarkılar söyleyerek Anzak mezarlığını ziyaret ettiler. Geçen yıl, Avustralya'ya, 24 saatlik bir uçak yolculuğuyla gitmiştim ve orada Anzak abidesini, Anzak müzesini, Avustralya halkının Anzaklara karşı nasıl büyük bir muhabbetle baktığını gördüm. Avustralya'nın çıplak bir tarihi var. İngilizler, Türkiye'den on misli büyük Avustralya'yı, Hollandalı gemicilerden gasbetmişler. Avustralya'ya yerleşen İngilizlerin yerli halk Aborijinleri, büyük bir vahşetle katletmelerinden başka bir kahramanlıkları (!) yok. Çanakkale'de Mehmetçikten müthiş bir tokat yediler. Sonra İkinci Dünya Harbinde ve akabinde, bir kaç basit çarpışma... Avustralya Devletinin bu basmakalıp geçmişi nasıl allayıp pulladığını ve nasıl muhteşem müzelerle yeni yetişen nesilleri bir tarih şuuruyla yetiştirdiğini hayranlıkla gördüm. Şimdi, lütfen düşünür müsünüz: 1915 yılında, Çanakkale'de ölen bir Anzak'ın kabul edelim ki bir yaşında bir kızı veya oğlu vardı. O çocuk bugün yaşıyorsa 87 yaşındadır. Gazetelerdeki, resimlere baktım; ziyaretçiler arasında öyle yaşlı kimseler yoktu. Çanakkale'ye gelenler, genç ve orta yaşlı İngilizlerdi. Yani Çanakkale'de ölen Anzakların ya çocukları, ya torunları. Ve o ziyaretçilerin başında da Dışişleri Bakanları! Bu sayfanın, bir de bizimle ilgili ikinci bir yüzü var. Çanakkale Savaşlarında, 253.000 şehit verdik. Yurdun her köşesinden askere alınanlar, Çanakkale'de şehit düştüler. Acaba bizim aziz devletimiz, o şehitlerimizin yakınlarını veya çeşitli şehirlerimizdeki üniversite öğrencilerimizi kaç defa toplayarak, başlarına da bir tarihçi koyarak Çanakkale'ye götürdü? Avustralya'dan, aşağı-yukarı 20.000 km uzaklıktan Çanakkale'ye gelenler, getirilenler yanında; Türkiye'de Çanakkale ruhundan uzak yaşayanlar, ömürlerinde bir defa olsun Çanakkale tabyalarını görmeyenler, acaba neyin ve kimin dehşetli ayıbıdırlar? Ermeniler, 24 Nisan'ı dünyanın çeşitli ülkelerinde, bir "soykırım günü" olarak yaşıyor, yaşatıyorlar. Gazeteler yazdı: Almanya'da Köln şehrinde bilmem hangi Ermeni kilisesinde Ermenilerle Türk dostu (!) Almanların birlikte düzenledikleri bir "soykırım" merasimine, Yeşiller Partisinin Türk asıllı milletvekili Cem Özdemir de katılmış. Cem Özdemir Ermeni papazın elini öperek: "Acılarınızı paylaşmak için geldim!" demiş. Bu haberi, gazetelerden derin bir utanç duyarak okudum. Gördüm ki Cem Özdemir denilen kişinin geçmişten hiç haberi yoktur. 1915 faciasını zahmet buyurarak hiç okumamıştır. Tarih şuurundan yoksun olduğu için Almanya'daki Türkleri de utandıracak bir davranış içine girmiştir. Çanakkale Savaşlarında 253.000 şehit verdik. Üzerimize saldıran İngiliz, Fransız, Anzak, Hindû... kuvvetlerinden de 260.000'e yakın asker öldürüldü. Birinci Dünya Savaşında 66 milyon kişi silah altına alındı. Savaş sonrasında iki tarafın zayiatı 38 milyon 500 bin kişidir. Türk Silahlı kuvvetlerinin zayiatı ise 1 milyon 50 bindir. Birinci Dünya Harbinde Erzurum Cephesinde, biz Ruslarla savaşırken, Ermeni çeteleri bize arkadan saldırdılar. Sivillerimiz ve askerlerimiz iki ateş arasında kaldılar. Önümüzde Ruslar, arkamızda Ermeni çeteleri vardı. Kara ve Deniz kuvvetlerimizin başında Alman generalleri bulunuyordu. Durumun vahametini Alman Genelkurmayı gördü ve bize ikazda bulundu: "Bu Ermeni çetelerini arkanızdan temizlemezseniz savaşı kazanamazsınız!" dedi. Devletimiz de Ermenileri, Suriye topraklarına indirme kararı aldı. Ermeni çeteleri daha önce Doğudaki Türk köylerinde ve şehirlerinde anlatılmaz bir vahşetle onbinlerce insanımızı katletmişlerdi. Sürgün başlayınca yakınları, Ermeniler tarafından paramparça edilen Türklerle Kürtler de karşı saldırıya geçtiler. Ermenilerden elbette ölenler oldu. Ne kadar? diyeceksiniz, o yıllardaki bütün Ermeni nüfusu 1.5 milyon bile değildi. Ermeniler, Kürtlerin ismini hiç anmadan: "Türkler bizden 1.5 milyon kişi katlettiler" diyorlar. Savaş bu! 3 milyon da, 5 milyon da ölebilirdi. Türk-Ermeni çatışmasında, bütün vebal Ermenilerdedir. 30 Ermeni milletvekilini Meşrutiyet meclislerine alan, Ermenilere çeşitli bakanlıklar veren Türk devleti, deli midir ki savaşın en kızgın bir devresinde bir de Ermenilerle uğraşsın ve onları alıp güney sınırlarına indirsin? Tarih şuurundan noksan adamlar, Ermenilere koşarak: "Acılarınızı paylaşmaya geldim!" diyor. Peki ama Türkün acılarını kim paylaşacak? Fransa mı, İtalya mı, Yunanistan mı, Amerika mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.