Yeni bir Ergenekon tutuklusu: Hüseyin Yıldırım

A -
A +

Bir aydan beri, İstanbul'dan çok uzakta, bir sayfiye beldesindeyim. Dün sabah, bir gazete haberi, bütün huzurumu altüst etti. Dondum kaldım. Gazetede; "Atletizm Federasyonu As Başkanı Hüseyin Yıldırım'ın, Ergenekon dâvâsı dolayısıyle tevkif edildiği" bildiriliyordu. Hüseyin Yıldırım, benim elli yıllık en yakın arkadaşlarımdan biri. Ergenekon dâvâsı, bir yeni askerî darbe için teşkilâtlanmak ise, Hüseyin Yıldırım'ın böyle bir hareketle milyarda bir bile ilgisi olamaz. Yani Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın veya Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir askerî darbe istemeleri ne kadar mantıksız ise, H. Yıldırım'ın da bir askerî darbeye taraftar olması, böyle bir kuruluş içinde bulunması o kadar imkânsızdır. Çünkü kendimi bildiğim kadar onu da tanıyorum: 27 Mayıs darbesinden önce Sivas'ta, DP iktidarına en delikanlı duygularla birlikte bağlıydık. 1961 seçimlerinden sonra, AP Sivas teşkilâtında birlikte yer aldık. 1964-1968 yılları arasında, ben AP Sivas İl Başkanı idim. Hüseyin Yıldırım da benim yanımda, idare heyetinde idi. 27 Mayıs vahşetini birlikte yaşadık. Sivas'ta, Hacı Bektaş Velî gecesini birlikte yaptık, birlikte konuştuk. Ama doğruları ortaya koyarak, milletimizin birliğini, dirliğini, huzurunu pekiştirmeye çalışarak halkın önüne çıktık. Ben, Sivas'ta, dört devre milletvekili seçimlerine girdim ve her seçimi kıl payı kaybettim. Ama o, hiçbir seçime katılmadı. Katılsaydı rahatlıkla kazanabilirdi. Önce, şöhreti vardı; kilosunda Türkiye boks şampiyonuydu. Sonra zengin bir iş adamıydı ve daha önemlisi Sivas'ta Alevî topluluğu daima iki milletvekili çıkaracak sayıdaydı. Sivas Alevîleri onu seviyordu. Ama o, siyaseti Meclis çatısı altında yapmayı, işini-gücünü bırakarak Ankara'ya taşınmayı istemiyordu. Milletvekillerinin aylık maaşını, o, eşiyle dostuyla birlikte oturduğu davet masalarında harcıyordu. Cömert, cömert, cömert bir adamdır. Kazandığını dostlarıyla yemek, zevklerinden biridir. Mesela: Soyunun sopunun köyü olan Fethiye'ye güzel bir ilköğretim okulu yaptırdığını, ayrıca Fethiye'nin yol sıkıntısını da giderdiğini, belirtmek istiyorum. İstanbul'da bulunan Sivaslıların zaman zaman yaptıkları 150-200 kişilik yemekli toplantıların bütün masraflarını o karşılıyordu. Mecidiyeköy'deki iş yerinde onu ziyaret eden dostlarını, önce zengin sofralarda ağırladığına, sonra kendi şoförü ve arabasıyla yola vurduğuna çok şahit oldum. Haydi yeri gelmişken söyleyeyim: Yayımlanmış kitaplarımın birçoğunu, ondan aldığım borç paralarla çıkardığımı, ama bütün borçlarımı da zamanımda ödediğimi bilmelisiniz. 1995 yılında, İstanbul'a yerleşmeye karar verdiğimde, alacağım daire için bir milyar liraya ihtiyacım vardı. Bu paranın 500 milyon lirasını, borç olarak Enver Ören'den, 500 milyon lirasını da Hüseyin Yıldırım'dan aldım... Bunları şunun için yazıyorum: Hüseyin Yıldırım, dükkânları, daireleri, otelleri... olan, paraya-pula, şöhrete kat'iyyen, ihtiyaç duymayan bir kimse. Bütün askerî darbeler, önce ticaret hayatımızı, iş adamlarımızı sıkıntılara sokuyor ve Türkiye'nin çivisini yeni baştan koparıyor. Hüseyin Yıldırım, kendi ticaret hayatını da sarsacak bir hareketin içine neden girsin? Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la yakından görüştüğünü, Seyfi Oktay İstanbul'a geldiğinde, kendi arabasını Oktay'ın altına çektiğini gerekçe gösterenler var. Ben Seyfi Oktay'ı tanımıyorum. Onun, Ergenekoncularla iş birliği içinde olduğunu kat'iyyen bilmiyorum. Bir an için kabul edelim ki, o iddia tamamen doğru. Böyle bir iddia yüzünden, bütün askerî darbelerden uzak duran, korkan, endişelenen bir iş adamını gözaltına almak doğru olabilir mi? Dağ bir fare bile doğurmayacaktır. Göreceksiniz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.