Düşününce insanın gerçekten 'yüreği ağzına geliyor'

A -
A +

"Biz Çanakkale'de, Afyon'da, İzmir'de kan verdik, her karışında alın terimiz, kanımız var. Onun için Türkiye ortak vatanımızdır. Biz cumhuriyetin kuruluşuna emek verdik, asli unsuruyuz"

Bu cümleler dünkü Çanakkale Savaşı'nın 99. yıldönümü törenlerindeki konuşmalardan birinden alınmadı.
Konuşmanın devamına biraz daha kulak kabartalım:
"Herkes şunu bilmeli halkımız onurlu bir barışı seçti...Kürt özgürlük hareketi bu vatan ortak vatanımızdır dedi. . Yıkma gibi bir niyetimiz olamaz. Biz demokrasiyi inşa etmek istiyoruz. 29 Mart seçimlerinde Kürt halkı muhatabını ortaya çıkardı. Bu Sayın Öcalan'dır. Hükümet samimi olarak sorunu çözmek istiyorsa Kürt halkı olarak arkasındayız."
Bugünlerde televizyonlarda bile her an duyabileceğiniz bu cümleler 2009 Eylül ayında Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda düzenlenen Onurlu Barışa Evet mitinginde Hatip Dicle'nin konuşmasından.
Bu bölüm çünkü, konuşmadan üç ay sonra Hatip Dicle o mitingde sarf ettiği bu cümlelerin de aralarında sayıldığı eylemlerden dolayı tutuklandı. Beş yıla yakındır da içeride.
KCK İddianamesi'nde sıralanan Hatip Dicle'nin katıldığı diğer eylemlere de bir bakalım:
-Öcalan'ın yakalanışını protesto için Diyarbakır'da düzenlenen izinsiz eyleme katılmak
-Diyarbakır Koşuyolu Parkı'nda bir yıl önce meydana gelen, aralarında çocukların da olduğu sivilleri hedef alan patlamayı anma etkinliğine katılmak.
-Öcalan posterlerinin açıldığı Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivaline katılmak
-2009 Nevruz kutlamaları sırasında "teröristlerin giydiği" kıyafetleri (yerel kıyafetler bunlar) giyerek kutlamalara katılmak.
-2009'da Habur'dan giren ve devletin mahkemesinin serbest bıraktığı PKK'lıları karşılama törenine katılmak.
Bu kadar. Hatip Dicle'yi beş yıla yakındır hapiste tutan katıldığı yasadışı eylemler bunlar. Bu suçları Dicle ile birlikte işleyen (Festivale katılan, Habur'daki karşılamaya giden, Koşuyolu anmasında bulunan, yerel kıyafetleri giyen) en az bir milyon kişi bulunabilir. Sıralanan "suçlar" bugünlerde Meclis grup salonlarında, yerel seçim kampanyası sırasında yine yüzbinlerce kişi tarafından her gün işlenmekte.
Ama Diyarbakır'daki mahkemeye göre bu suçlarla beş yıldır tutuklu olan Hatip Dicle ve benzer suçlarla yargılanan 91 KCK tutuklusu tahliye edilirse "Dağa kaçabilir."
Tutuklulukta beş yılı doldurmamasına rağmen İstanbul'da önce bir mahkeme tarafından tahliye talebi reddedilen, diğer mahkemenin ise tahliyesine karar verdiği Türk İntikam Tugayı'nın kurucusu Semih Tufan Gülaltay için İstanbul mahkemelerinde geçerli olan hukuk, Onurlu Barış Mitingi'nde konuşan Hatip Dicle ve arkadaşları için Diyarbakır'da işlemedi.
Peki Diyarbakır'da neredeyse özerkliğini ilan eden mahkemeler, 14 Nisan 2014 günü ne yapacak?  Çünkü o gün KCK tutuklularından 42'si için beş yıllık tutukluk süresi doluyor. Yasa bu kez Diyarbakır'daki mahkemelerin bile görmezden gelemeyeceği kadar açık. Boşluk kalmasın diye o kadar net yazıldı ki Danıştay cinayetinin, Zirve katliamının suçüstü sanıkları bile tahliye oldu.
24 Aralık 2014 günü de Hatip Dicle ve Belediye Başkanları için beş yıllık tutukluluk süresi dolacak.
İki yol var: Takvimleri durdurmak.
Ya da...
Hükümeti o gün gelmeden devirmek.
Cemaat, AKP-PKK anlaştı, 30 Marttan sonra özerklik ilan edilecek kara propagandasına başladı. Broşürler basılıyor, ev gezmelerinde ablalar "bölünüyoruz" diye dizlerini dövüyor, köşe yazarları, paralel strateji kuruluşları Anadolu'dan Görünüm'e bağlanmış yazı üstüne yazı, rapor üstüne rapor yazıyor.
Yetmedi 21 Mart'a giderken Twitter'daki Başçalan ve Haramzadeler hesaplarına bir kardeş geldi: İhanet süreci. Aysel Tuğluk'un Arınç görüşmesi notlarıyla açılan ortam dinlemesi tapeleri, Akil insan Zübeyde Teker'in Hükümet KCK'lıların tahliyesi için yasa hazırlıyor tapesiyle sürdü. Turbun büyüğü heybede nidalarıyla yeni kasetler muştulanıyor.
Yolsuzluk tapesi iyi, barışı sabote tapesi kötü olmuyor. Operasyon ortak, hesaplar ortak, kaynak aynı. O yüzden birini sevip diğerini almamak hakkınız yok. İlk tapeleri sevip baştacı ettiğiniz için, barışı sabote etmek için çıkacak tapelerdeki suça da ortaksınız.
Bakalım mahkemeler inzivadaki 'dini' liderin BBC'ye söylediği, "Örgütle müzakere yapılabilir, bir beis görmüyoruz onda. Fakat devletin, itibarı onuru korunarak yapılmalı. Öyle yaparsanız yarın tarih ona, "paralel yapı budur" der" ve Zaman'a suskunluğu bir kez daha bozup söylediği "Güneydoğu'da meydana gelecek boşluğu düşününce yüreğim ağzıma geliyor. Bu ülkeyi yönetenlerin küçük hesaplar uğruna bu ülkenin birlik ve bütünlüğünü bu kadar rahat riske atmalarını anlamakta zorlanıyorum" içtihadlarını mı dinleyecek yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasalarını mı, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını mı?
Düşününce insanın gerçekten yüreği ağzına geliyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.