Geçen haftanın sonunda Türkiye yetiştirdiği çok kıymetli bir evladını Sakıp Sabancı'yı kaybetti. 1933 doğumlu olduğuna göre 71 yaşında daha çok iş görecek yaşta idi. Sakıp bey bir dakikasını boş geçirmeyen mütemadiyen vatanı için yenilikler düşünen ve uygulayan bir iş adamı idi. O bir filozoftu, doğru bildiğini söylemekten yöneticilere yazmaktan çekinmezdi. Fabrikalar kurarak binlerce vatan evladı işçiye iş imkânı bulmuştu. Sanat ve kültüre adeta aşıktı. İlkokuldan üniversiteye kadar pek çok eğtim müessesesi kurmuştu. Çok yeni tarihi olan Sabancı Üniversitesi Türkiye'nin en ileri eğitim yuvalarından biri olmuş içerden ve dışardan en iyi hocalar getirilmişti. Ben Sakıp beyin çıkan övgüler arasında az temas edilen bir niteliğini anlatmak istiyorum. TBMM'de 17 ve 18. dönemler milletvekili idim ve Meclisin Avrupa Konseyine yolladığı delegasyonun üyesi idim. Hukuk ve Anayasa Komisyonu ile Mülteciler ve Göçler Komisyonuna mensuptum. Bu komisyonlar ve diğerleri o zamanlar 28 üyeli Avrupa Konseyi üyesi devletlerde toplantılar yapar durumu görüşürlerdi. Bu komisyonların Türkiye'ye ziyaretlerinde bir gün mutlaka Sakıp beyin Atlı Köşkü'ne gidilirdi. Orada Sakıp bey zarafetin en incesini gösterir, ziyaretine gelen Avrupalılardan samimi olarak daha zarif hareket ederdi. Bu zarafeti sayın eşi Türkan hanımla paylaşırlardı. Eşsiz kolleksiyonlarını büyük vukufla misafirlerine bir bir anlatır ve daha sonra yarım saat kadar Sabancı Sanayi İmparatorluğunu Türkiye'nin bu alanda yükselişini gösteren bir film oynatırdı. Daha sonra Türk mutfağının nefis ve muhteşem yemekleri yenir ve Avrupalılar hayran bir şekilde Atlı Köşk'ten ayrılırlardı. Dışişlerimizin bu programı çok yerinde idi. Halkına yakın olmak için köylü şivesi ile konuşan bu halk adamının zarafetine her zaman hayran olmuşumdur. Devlet töreni ile toprağa verilen Sakıp Bey'e Allah gani gani rahmet eylesin.