Cumhuriyet kurulduktan sonra hem TBMM'deki milletvekillerinin büyük gayretleri hem de ilk bürokratların fedakâr çalışmaları rejimi ayakta tutabilmiştir. Büyük önder Mustafa Kemal'in başta bulunması ve onlara daima yol göstermesi bugün dünyanın sayılı devletlerinden biri olan Türkiye'nin yeni baştan kurulmasında büyük rol oynamıştır. TBMM'de emekli epeyce asker bulunmasına rağmen başlangıçta çoğunluğun eski bürokratlar olduğunu söyleyebiliriz. TBMM'deki eski bürokratların tahsillerinde büyük bir uygunluk göze çarpmaktadır. Bu bürokratların yüzde 52'si Ankara Üniversitesinin Siyasal bilgiler Fakültesini (eski Mekteb-i Mülkiye) ve yüzde 23'ü de 1925'te açılan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmişlerdi. İlk Mecliste Avrupa'da tahsil yapmış Şükrü Saraçoğlu, Şükrü Kaya ve Mahmut Esat Bozkurt gibi aydınlar da vardı ve bunlar Atatürk tarafından bakan tayin edilmişlerdir. Bu iki fakültenin mezunları hâlâ devletin yüksek kademelerini işgal etmektedirler. İl idare mekanizmasına gelince bu iki fakültenin mezunları yüksek mevkileri fiilen tekellerine almış durumdadırlar. Valilerin yüzde 99'u ve kaymakamların yüzde 95'i bu fakültelerden mezundur. Ülkenin merkez idaresini kontrol eden İçişleri Bakanlığı siyasi ihtiras sahibi bürokratların en çok tercih ettikleri bakanlıktır. Bu yüzden 1950'ye kadar, bir tarafta milletvekilleri ve bakanlar, diğer tarafta sivil bürokrasinin üst tabakaları sosyal, eğitimsel ve mesleki bakımlardan mütecanis bir topluluk manzarası arzediyorlardı. Her ne kadar Atatürk ve İnönü eski birer subay iseler de, yakın çevreleri çoğunlukla eski bürokratlardan meydana geliyordu. Emekli subaylar, mahalli idareciler, üniversite profesörleri, okul hocaları, hükümet doktorları, iktisadi devlet teşekküllerinde çalışan memurlar ve adliye mesupları gibi resmi ve yarı-resmi kuruluşlara mensup kişiler Türkiye'nin siyasi hayatını idare ediyorlardı. 1950'ye kadar, politikacı olan profesyonel devlet memurları ile onların çıkardıkları kanunları uygulayan ve onların meslekdaşları olan bürokratlar arasında kapalı bir işbirliği mevcuttu. Çok parti sistemiyle birlikte, siyasi liderlerin sosyal ve mesleki geçmişleri konusunda bazı değişiklikler görülmeye başlandı. Türkiye, sosyal ve iktisadi gelişme yolunda ilerlerken, özel sektör tahsilli elit tabaka için gittikçe cazip bir hâl alıyordu. II. Dünya Savaşından sonra, siyasi partilerin halkın desteğini kazanmak için giriştikleri rekabet bu gerçeği iyice ortaya çıkardı. 1950'de yapılan serbest seçimlerden sonra, önceden eski devlet memurlarının doldurduğu parlamento, avukatların, iş adamlarının, özel doktorların, gazetecilerin, mühendislerin, toprak sahiplerinin ve çiftçilerin eline geçti. Bu durumdan en çok siyasi partilerin alt kademeleri etkilendiği halde, yüksek kademeler de bir dereceye kadar etkilenmişti. ANAP'ın 1983'te iktidarı ele geçirmesinden sonra rahmetli Turgut Özal bilhassa Amerika'dan medyaca "prensipler" diye adlandırılan çok kıymetli uzmanları ülkeye davet ederek onların büyük çoğunluğundan yararlanmıştır. Dünyada teknolojinin dev adımlarla ilerlemesi bizde de teknoloji uzmanlarının artmasına yol açmıştır. Bundan böyle TBMM'nin daha ziyade uzman milletvekillerinden oluşacağına garanti gözü ile bakılmaktadır. Son olaylar değerli bürokratlarımızı endişelendirmiş ve Ankara'da işler yavaşlamıştır. Hükümet bunu halletmek için bir yasa geçirmiştir. Biz Cumhuriyetin ilk meclislerinde fedakârca çalışan eski bürokratları da hatırda tutarak rejimimizin kurulmasında büyük fedakârlıkları bulunan bütün bürokratlara teşekkür ve minnetlerimizi sunuyor, onlara her zaman güvendiğimiz gibi güvenimizi tam olarak sürdürüyoruz, var olsunlar.