Önce bu makaleyi yazan benim, hayatımda hiç futbol oynamadığımı açıklamak isterim. Sadece Galatasaray Lisesi son sınıfta iken Fen ve Edebiyat sınıflarında bütün ömürleri boyunca ayaklarını topa sürmemişleri seçip gülmek için bir kez yapılan bu maça çıkardıklarını, benim de bu şerefe eriştiğimi hatta kendi kaleme bir de gol attığımı söylemek yeterlidir. Sanırım eski ve şimdi mevcut olmayan Taksim ve Şeref stadlarında ayrıca Ali Sami Yen ve Fenerbahçe stadlarında pek çok maç seyrettim. Hatta Ali Sami Yen stadı yapılırken o zaman hibe ettiğimiz bir lira ile bir de duvarlarında tuğlam da mevcut. Ayrıca "Yumurtanın taze veya bayat olduğunu anlamak için yumurtlamak gerekmez" diyen Çin atasözünü de unutmamak icap eder. Futbol bizde ve dünyada çok tutulan bir spordur. Avrupa Komisyonu milletlerarası futbol transferleri için katı kurallar koymaktadır. Televizyon kanallarının da yardımı ile futbolda trilyonlar toplanmaktadır. Milletlerarası büyük şirketler kulüplere ve televizyon kanallarına sahiptirler. Bu faaliyet son derece para kazandırıcıdır. Roma'daki Lazio Kulübü Başkanı Segio Cragnotti: "Futbol globalleşme ve eğlencenin zafer kazandığı bir zamanda dünyanın en küreselleşmiş ticaretidir. Hangi başka malı üç milyar insan satın alıyor? Hatta Cola bile o kadar satılmıyor. 'Top'un ekonomisi gelişmektedir. Doğu ve ABD gibi yeni pazarlarla 3 milyar insan 5 milyara yükselebilir. Ben topu borsaya sokan ilk kişiyim" demektedir. Başlıca Avrupalı ve Güney Amerikalı büyük kulüpler şimdi büyük şirketler halindedirler, çoğu borsada kote edilmişlerdir. Gelirleri çeşitli faaliyetlerden gelmektedir. Amaç optimal bir rantabiliteye ulaşmaktır. Dizginsiz bir liberalizmin getirdiği bütün kötülükler maalesef bu sporda da göze çarpmaktadır. Oyuncuların ve hakemlerin satın alınması (mesela bu yılki İlköğretim Okullararası Futbol Şampiyonasında finallere girmeye aday iki takımdan biri 45-0 diğeri 41-1 galip... Ali Sami Alkış, "Şikenin de bir şerefi var" diyor 10 Nisan 2001 tarihli Türkiye Gazetesi'nde. Bu yazısında Sayın Alkış, futbol ahlakına sığmayan pek çok örnekler veriyor. İşçiler ve çocukların oyuncu veya çırak olarak çalıştırılmaları, esrar, kokain gibi kötü alışkanlıklar. Sporcu mantığı ve ahlakı kaybolmak yolundadır. Yatırım ve rantabilite bugün kulüplerin çalışmasını ve tatbikatı belirleyen iki kelimedir. Stadlardaki seyirciler de bu yeni icaplara uyacaklar. Taraftarlar gürültücü, coşkulu, oyun için, tuttukları takım için, şampiyonları için, renkleri için hareket eden topluluklardır. Bunları kulüplerin borsadaki kotasyonu ilgilendirmez. Ama bugün futbol kulüplerinin gelirlerinde taraftarların katkısı ikinci derecededir. Biletlerin satışı gelir kaynaklarından sadece biridir. Nitekim İngiliz kulüplerinin en meşhuru Manchester United taraftarlarını stadın bir köşesine toplamak istemektedir, resmi bahane taraftarların daha iyi gösteri yapabilmeleridir ama gerçekte bugün İngiltere'de halk eskiye nazaran daha burjuva ve daha az avamdır. Gürültüsüz, patırtısız, çılgın şarkısız bir muhit istemektedir. İdeal seyirci bağıran çağıran, durmadan hareket eden değil fakat stadların localarını işgal eden VİP'tir. Destekçilere, şirketlere senelik kiralanan bu rahat ve donatımlı kabinler son derece kârlıdır. Bir locada bir düzine misafir ağırlanmakta, hostesler pasta, çay veya gastronomik yemekler ve şampanya ikram etmektedirler. Maçı seyretmek veya tekrar seyretmek için televizyon ekranları vardır. Y eni yatırımcılar kavgacı, gürültücü taraftarlar yerine sakin, güzel ve kibar seyirci beklemektedirler. Londra'nın Chelsea Kulübü VİP'leri için böyle lüks localar inşa ettirmiştir. Stadda 2001-2002 yılları için Millenium denilen böyle 17 kısım inşa ettirmiştir. Chelsea bunları 10 yıllığına kiraya vermektedir. Artık staddaki taraftar sayısı değil onların yatırdıkları paralar önemlidir. Liberal ihtilâlin öncüsü Chelsea'nın 20.000 abonesi ülkenin en zenginleri arasındandır. Ama hakiki pazar Tokyo, Roma ve Madrid veya Rio'da bulunmaktadır, bu bakımdan kulüpler dünyadaki hangi milletten olurlarsa olsunlar aralarında pek çok Türk de bulunan ünlü futbolcuların peşine düşmüşlerdir...