Edward Sait bir Arap aydını idi. ABD'de Columbia Universitesinde edebiyat hocası idi. 1935'te Kudüs'te doğmuş, çocukluğunun çoğunu Mısır ve Lübnan'da geçirmişti. Sonra ABD'ye gitmiş ve Princeton Üniversitesini bitirmişti. Daha sonra ABD'de yaşadı ve hocalık yaptı. 67 yaşında lösemiden vefat etti, on yıldır bu hastalıkla uğraşıyordu. İki büyük arzusu ve emeli vardı: Filistin-İsrail mücadelesi ve İslam dünyası ile Batı devletleri arasındaki ilişkiler. Küre istikrarı fundalizmle sarsılmıştı, siyasi aşırılar istikrarı bozuyorlardı ve Said'e göre bunlardan bir kısmı Washington'da oturuyorlardı. Ortadoğu'da iken Şekspir ve Bethoven'e aşık olmuştu. Amerika'da 40 yıl boyunca ABD medyasının, Amerikan hükmetinin ve dış politikasının ileri derece eleştiricisi oldu. En önemli eseri "Oryantalizm'de Batının Doğu hakkındaki görüşlerinin emperyalizmle şekillendiğini iddia eder. Arap ve Müslümanın Batı imajlarının batı polemiklerinin oluşturduğu hayali karakterler olduğunu yazar. Sait'in pekçok düşmanı vardı. 1977'de Filistin Milli Konseyine seçilmişti. Filistinli milliyetçileri İsrail'in var olma hakkını savunarak şaşırttı. İki devlet çözümümden yanaydı. Filistinlilerin hakları için mücadele ederken Yahudilerin ıstırabını da anlamıştı. Oslo Deklarasyonunun eleştiricisi oldu. Bunu "Filistinin teslim vesikası bir Filistin Versayı" diye tanımladı. Filistin Milli Konseyinden 1991'de istifa etti. ABD'nin Orta Doğu politikasını şiddetle eleştirmesi İrsail'e yakın olanları kızdırdı. Lübnan sınırından İsrail'e bir taş atınca eleştirenler Columbia Üniversitesinin onun cezalandırılmasını istediler. Yaser Arafat'ı ve Filistin rejimini eleştirmesi bazı Arapların onu bir hain olarak itham etmelerine sebep oldu. Hayatının son aylarında Ariel Sharon'a ve Bush yönetimine şiddetle saldırdı. "Irak savaşı son bir felakettir" dedi. Terörle savaşın sahte olduğunu belirterek "herkesi değerler, tarifler ve kültür alanını terketmemeye davet ediyorum" diyordu. Genç Arap-İsrail ve Alman müzisyenleri toplayarak "şeytan hepimizin içinde" dedi. Batı-Doğu Divanını kurdu, Weimar'da. Weimar, Alman tarihinin hem en iyi hem de en kötüsünü temsil ediyor. Bu Goethe'nin şehridir. Ama Weimar Buchenwald temerküz kampından da birkaç kilometre uzaktadır. Gençlerden sadece Goethe'nin Faust'unu okumanın önemi yanında kendi gözleri ile temerküz kampının vahşetini de mecburen görmelerini istedi. Almanlara kolektif suç yüklemedi. Filistinliler çok kuvvetli bir savunucularını kaybettiler, İsrailliler de kendilerini anlayan bir aydını.