Çağımızda büyük etki yapan düşünürlerden biri olan Karl Marx (1818-1883) 1841'de Moses Hess tarafından Rousseau, Voltaire, Holbach, Lessing, Henie ve Heg'in tek bir kişilikte bütünleşmesi olarak tanımlanıyordu. Marx büyük dün; görüşünün tarihin itici güçlerinden biri olacağına inanıyordu. İşçi sınıfları bir hamlede zorunlu iş ve kapitalizmden kurtulacak, bütün iktidarı ele geçirecek ve sınıfsız toplumda özgürlüğe kavuşacaklardı. Marx proleter devrimin günlerini ancak yirmi olağan yılda gerçekleştirilebilecek şeylerin yapılabileceği büyük bir çağ olarak düşünmüştü. Fakat hiçbir zaman tam uygulanamadı. Tekrar ve tekrar düşünceler gerçekle çatıştı. Bugün Marksistler birçok partilere bölünmüşlerdir ve Marx'ın felsefesi hiçbir yerde tümüyle gerçekleşememiştir. Amerikalı gazeteciler Charles Dans ve Albert Brian'ın 1848'de "Cesur bir inasanın heyecanlı ateşi" diye tanımladıkları ateş çoktan sosyalist devletlerin parti diktatörlüklerince söndürülmüştü. Eleştirici bir sosyal araştırmacının bulguları adaletsizlik ve baskı üretmek için bozulmuştur. Bugün bir çok kimseler Marx'ın baskı, tedhiş ve insan haklarını inkârın temelinde yattığını sanırlar. Uzmanlar hâlâ Marx'ın, Stalin'in dehşet saltanatından sorumlu olup olmadığı sorunuyla uğraşırlar. Kimse belirsiz olmayan açık bir biçimde Marx'ın tümden sorumsuz olduğunu söylemek istememektedir. Çünkü Marx'ın teorileri totaliter iktidar politikaları alanında hareket ettirebilecek bol yer bırakmaktadır. Her ne kadar Marx proleterya diktatörlüğünden sadece geçişin tarihsel bir aşaması olarak söz etmişse de totaliter iktidar peşindeki politikacılar bu formülü keyfi yönetim için bir açık kart gözüyle görebilirler. Bu görüş açısına bakılırsa Stalin, Fransa'nın "Yeni Felsefe" çevrelerinin öne sürdükleri gibi Marksist teorinin sadece bir aracı da sayılabilir. Öte yandan Marx bir çok yerde demokratik burjuva başarılarını muhafaza etmek lehinde konuşmuştur. Komünist Manifestosu bireyin özgür gelişmesinin herkesin özgür gelişmesi için ön koşul olduğu bir topluma atıf yapmıştır. Polonyalı filozof Leszek Kolakowski "Sosyalizmin Leninist-Stalinist biçimi Marksist anlayışlarının mümkün olduğu bir yönüdür. Ama kuşkusuz tek yorumu da değildir" demiştir. Kolakowski'nin görüşüne göre Marksizm bazı kişilerin iktidara geçmek için yararlandıkları felsefelerden biri olduğu için başarısızlığa uğramıştır. Kolakowski idealle gerçek arasındaki farkı ancak pek kişisel biçimde yaşamıştır da marksist teorinin inanmış bir destekçisi iken Marksist gerçeğinden kaçmak zorunda kalmıştır. Marksizm öteki bütün felsefeler ya da dinlerden daha büyük ölçüde teori ile gerçek arasındaki anlaşmazlıkla karşı karşıya gelmiştir. Bunu Trier adlı Alman kasabasında bir burjuva avukatın oğlu olan Marx'tan daha iyi anlayan olmamıştır. Teorik bakımdan işçilerin devrim mücadelesi için imkanlar elverişli idi. Fransız sosyalizmi ve komünizmi Jacobenler büyük burjuva devriminin hedeflerini aşmıştı ve modern kapitalistler üretim işçi sömürüsünün birinci sınıf örneğini oluşturuyordu. Marx büyük proleter devriminin zamanı geldiğine inanıyordu. Fakat Marx acı bir düş kırıklığına uğradı. Paris, Berlin ve Viyana burjuva devrimleri Marx'ın bir sanayicinin oğlu olan mücadele arkadaşı Friedrich Engels'le birlikte umduğu proleter devrimin hiç de öncüleri değildiler. Burjuva devrimlerinin oluşturdukları momentum kısa süre karşı devrimlerde yokoldu. Marx hiç olmazsa bir süre burjuvazinin kapitalizme karşı mücadeleyi destekleyeceğini yanlış olarak hesaplamıştı. Fakat burjuvazi bir kızıl cumhuriyet düşüncesinin etkisi altında kalmadı. Marx, devrim durumunun artarak son aşamaya ulaşacağı zira protleteryanın kapitalizm sistemde gittikçe artan sefaletle karşılaşacağı kehanetinde bulunmuştu. Fakat burada da gelişim farklı olmuştur. Hatta Marx'ın yaşamı arasında işçinin durumu düzelmiş ve devrimci eğilimin artışı sorun olmaktan çıkmıştı. Bunların üstüne Marx'a kişisel olarak maddi sorunlar geldi. O çok kovuşturmaya uğradı, tutuklandı, sınır dışı edildi, vatandaşlıktan çıkarılarak Fransa'ya, Belçika'ya ve sonunda İngiltere'ye göç etmek zorunda kaldı. Kendisi ve ailesi acı ve yoksulluk çektiler. Dostları çok kez elbiseleri rehinde olduğundan bazen sokağa bile çıkamadığını söylemişlerdir...