ABD'de dört kez Cumhurbaşkanlığına seçilen tek insan olan büyük devlet adamı Franklin Delane Roosevelt 1932 başkanlık seçimleri sırasında dört temel hürriyetten bahsetmişti. Bunlar din ve vicdan hürriyeti, ifade hürriyeti, toplanma ve dernek kurma hürriyeti ve "korkudan azade olmak hürriyeti" idiler. Doğrusu bu dördüncü hürriyeti pek anlayamamıştım. Nitekim böyle bir hürriyet ne temel insan hakları arasında ne de Evrensel İnsan Hakları Bildirisinde bulunmamaktadır. Roosevelt 1932'de Demokrat Parti'den başkan adayı gösterildi. 1921'de yakalandığı çocuk felci hastalığı yüzünden hayatının sonuna kadar belden aşağısı sakat kaldı. Büyük bir irade gücüyle üç yılda koltuk değnekleriyle yürümeyi öğrendi. 1924'te yeniden çalışmaya başladı. Dört yıl sonra New York valisi seçildi ve 1930'da ikinci kez vali oldu. 1932'de Demokrat Parti'nin başkan adayı oldu. 1929'da başlayan ekonomik buhran sebebiyle işsiz kalan milyonlarca insan "Yeni Düzen" adını verdiği ekonomik ve toplumsal reform programıyla seslendi ve rakibi Başkan Herbert Hoover karşısında rahat bir zaferle ABD'nin 32. başkanı oldu. Roosevelt 1933 Mart'ında başkan olduğunda ülkede 12 milyon işsiz ve sosyal yadımla geçinen 5 milyon aile vardı. Çok sayıda işyeri, fabrika, çiftlik ve banka kapanmış ve iş göremez hale gelmişti. Roosevelt'in ekonomik işleyişi hızla düzeltmek için öngördüğü program bütün ulusa yeni bir umut verdi... 11 Eylül'de ABD teröristlerin çok hain ve çok iyi hazırlanmış bir saldırısına uğradı. New York'un ikiz kuleleri dünya tarihinde ilk kez kaçırılan yolcu uçaklarının kasten vurmaları sonucu yakıldı. Washington'da Pentagon'un da saldırıda bir kısmı yıkıldı. Bu 1812'de İngiltere'nin, 1941'de Japonya'nın saldırısından sonra ABD topraklarına üçüncü düşman saldırısı idi. Üstelik düşmanın kim olduğu başlangıçta bilinmiyordu. ABD'yi müthiş bir korku sardı, uçaklara binilmez oldu, uçak şirketleri çalışanları işten çıkardılar. ABD, baş terörist Bin Ladin'i barındıran Afganistan'a savaş açtı, bombardımana başladı. Amerikalılar mukabele-i bil misilin mutlak olduğuna inanıyor ve çok korkuyorlar. Öyle ki New York şehrinden ayrılan ayrılana... TIME dergisi "kötü" bir şeyin aramıza çakıldığını anlamaya başladık. Bu sadece tehdit değil fakat tehdit korkusudur" diye yazmaktadır. Artık bir paket veya içinde toz bulunan bir zarf görüldüğünde her yer tatil edilmektedir, zira şarbon hastalığı mikrobu bir toz içinde dağılmaktadır. ABD'de sadece resmen 6 kişi hastalığa yakalandığı halde korku bütün ülkeyi, Avrupa'yı sarmış bulunmaktadır. Tennosee Valisi yalancı sahte bir bomba ihbarı, şayiası yayan kimsenin 10.000 dolar ceza ödeyeceğini ilan etmiştir. Zira böyle ihbarlar üzerine okullar sık sık kapatılıyordu. Bir pilot, uçak içinde bir yolcunun durmadan yer değiştirmesinden kuşkulanarak kalktığı havaalanına geri dönüş yapmıştır. ABD görünmez düşmanla birçok cephede birden savaşmaktadır. Başkan Bush, 280 milyon Amerikalı'nın yeni darbeyi önleyebileceklerini söyleyerek halkına cesaret vermek istemiştir.. Fakat ABD halkı bunun için eğitilmemiştir. Liderler "esrarengiz sağlık belirtilerine dikkat ediniz" diye halkı uyarmaktadırlar. Bazı yerlerde, birkaç gün içinde başka saldırılar olacağına dair "bazı enformasyon" aldıklarını açıklamaktadırlar. Bir aralık soğukkanlılığını kazanmış olan halk şimdi havadisleri radyodan veya televizyondan dinlerken veya bir mektubu açarken tekrar ürpermektedir. Şarbonun ilk vakaları Florida'da meydana çıkmış ve mektup zarfı kitlesel yok olmanın muhtemel bir silahı olarak ortaya atılmıştır. Virginia'da bir tuvalet iskemlesine oturan bir kişi tuvalet kağıdında "şarbon üstüne oturdunuz kendinizi ölmüş bilin" yazısını okuyunca polisi çağırdı, bu sahte bir alarmdı. ABD'li biyoterör uzmanı Alibek halka mikropları buharlı ütü ve nemli kumaş parçasıyla öldürebileceklerini söyledi. ABD Senatosunda şarbondan 33 kişinin hastalandığı açıklandı. Bunun üzerine Temsilciler Meclisi 5 gün süreyle kapatıldı. Şarbon hastalığını yaymakla korkuyu yaymış oluyorsunuz. Korku havada, tellerde yayılır, pazar yerlerini kapsar, tüm sanayide tatillere sebep olur, kurbanları evde hapsolur. Artık medya ve liderler Amerikalıları soğukkanlı olmaya çağırmaktadırlar. Korkudan azade olmak hürriyetinin en kıymetli özgürlük olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır.