Kuzey Irak'tan Türkiye'ye sızan terörist PKK grupları karakollarımıza saldırmaya başladılar. Buna karşılık Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak'a girip terörist yuvalarını yok etmesi gerekmiştir. Aynen 15 yıl önceki gibi. Ben, 22 Mart 1995'teki harekâtı, "Kuzey Irak harekatının Hukukiliği" başlıklı bir yazımla Türkiye gazetemizde belirtmiştim. Bugünlerde Kuzey Irak'ta bir harekât yapılması beklenmektedir. Bir örnektir diye 15 yıl önceki makalemi üç bölüm hâlinde aynen yayınlıyorum: Kuzey Irak'ı, Irak'ın meşru hükümeti kontrol edememekte ve burada aralarında PKK'nın da bulunduğu Kürt grupları vaziyete hakim görünmektedirler. Bu gruplardan Barzani'ye mensup olanlarla Talabani'ye mensup olanlar aralarında şiddetli bir savaşa da tutuşmuşlardır. İşte buradan Türkiye'ye sızan terörist PKK'nın yığınak yerlerini yok etmek maksadıyla Türk ordusu Mart içinde Kuzey Irak'ta 35 bin kişi ile bir harekâta girişmiş ve terörist yuvalarını yok etmiştir. Şimdi sınırın değiştirilmesi bile söz konusu olmaktadır. Bu yazımızda bu durumun, Kuzey Irak'ın nasıl bugünkü duruma geldiğini inceleyeceğiz. Bugünkü durum 1 Ağustos 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgali ile başlayan bir sürecin sonunda oluşmuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 38.000 Mehmetçik, 2000 subay ve 13 generalle başlattığı Kuzey Irak harekâtı Devletler Hukukuna uygun bir operasyondur. Kuveyt'i kurtarma savaşından sonra Irak'ın yenilmesi sonucu Kuzey Irak'ta bir otorite boşluğu doğmuştur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Irak Hükümetinin kuzeydeki egemenliğini çok sınırlamış fakat burada bir başka devlet değil de federe bir Kürt devleti kurulmuştur. Bu federe devleti korumak üzere de Çekiç Güç Türkiye'de üslenmiştir. Ancak Kuzey Irak'taki Barzani ve Talabani kuvvetleri ortak bir yönetim kuracaklarına tek egemenlik tesisi için birbirleriyle çarpışmaya başlamışlar ve bundan da PKK yararlanarak tekrar sınırımız yakınında üslerini kurmaya başlamıştır. Bu durumda Türkiye'nin tekrar sınır aşırı müdahalesi kaçınılamazdı ve bu yapılmıştır. Devletler Hukukunda devletlerin birbirlerinin bağımsızlıklarına ve toprak bütünlüklerine riayet etmek görevi vardır. Bir devletin kendi toprak bütünlüğünü bütün vasıtalarla savunmak onun Devletler Hukukunca da tanınan üstün bir hakkıdır...