Bugün siz değerli okuyucularıma, 1995'te yazdığım "Kuzey Irak harekatının Hukukiliği" başlıklı yazımın ikinci bölümünü sunuyorum: Devletler diğer egemen devletlerin haklarını muğlak ve genel iddialar sebebiyle ihlal edemezler. Diğer devletlerin haklarını ihlalde toprak bütünlüğünü muhafaza iddiası ancak tehlikenin gerçek ve hemen mevcut olması halinde geçerlidir (Svarilen An Introduction in the Law of Nations, 1955 s. 123-224). Türkiye Irak'tan devamlı gelen terörist saldırıları ile toprak bütünlüğünün tehlikeye düşebileceğini görerek bir süredir bu sınır aşırı harekâta fasılalarla devam etmektedir. Bunda haklıdır. Kuzey Irak'ta bir otorite boşluğu vardır. Irak Birleşmiş Milletlerin kararı sebebiyle kendi ülkesinin kuzeyine hakim değildir. Orada bulunan ve mahalli güvenliği sağlayacak Barzani ve Talabani kuvvetleri ise birbirleriyle savaşa tutuşmuşlardır. Her devletin kendi ülkesi üzerinde güvenliği sağlamak birinci vazifesidir. Eğer bu güvenlik devamlı olarak komşusundan gelen tecavüzlerle bozulursa devlet o komşu ülkesinde gereken tedbirleri alıp bu tecavüze son verir. Bazen bu tecavüz o devletin komşusu veya komşuları tarafından bile o ülkede bir isyan çıkarmak maksadıyla yapılabilir. Nitekim 3 Aralık 1946'da Yunanistan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine başvurarak kuzey komşularının desteklediği gerillalarla Kuzey Yunanistan'ın karıştığını ve bu tecavüzün durdurulmasını istemiştir. Bu iddia Arnavutluk, Bulgaristan ve Yugoslavya tarafından derhal yalanlanmıştır. 19 Aralık 1946'da Güvenlik Konseyi bir Araştırma Komisyonu kurarak bu sınır ihlâllerinin sebeplerinin tesbitini istemiştir. O zamanki Güvenlik Konseyi'nin tüm üyeleri olan 11 devlet temsilcilerinden kurulu Araştırma Komisyonu 1947 yılı Ocak ile Temmuz ayları arasında, Atina, Selanik, Sofya, Belgrad, Cenevre ve New York'ta 91 toplantı yapmış bölge araştırma ekipleri Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk ve Yugoslavya'da 33 bölge araştırması yapmışlar ve 238 şahit dinlemişler ve sonunda 2'ye karşı 8 oyla Yugoslavya'nın ve daha az bir derecede de Arnavutluk ve Bulgaristan'ın Yunanistan'daki gerilla savaşını desteklediklerini bildirmişlerdi. SSCB ile Polonya temsilcileri ise rapora karşı çıkmışlar ve karışıklıklardan yalnızca Yunan hükümetinin mesul olduğunu bildirmişlerdir. 21 Ekim 1947'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Komite raporunu dikkate alarak Arnavutluk, Bulgaristan ve Yugoslavya'ya gerillalara yardım etmemelerini ihtar etmiştir. Ama bu üç devlet yardıma devam ettiler. Yunanistan, eğer o sırada gücü olup bu üç devletin sınırlarını aşarak gerilla merkezlerini yok etseydi Devletler Hukuku bakımından haklı olacaktı...