30 Ağustos Zaferi kazanıldıktan hemen sonra, Eylül 1922'de İstanbul'da yayınlanan Akşam gazetesi yazarı Falih Rıfkı, Mustafa Kemal'le İzmir'de bir mülâkat yapmıştı. Falih Rıfkı, "Evvelâ kendilerinden taarruz kararının ne zaman verildiğini sorduk" diyor. Aldığı cevap şudur: "Sakarya Meydan Muharebesi'ni sonuçlandıran taarruzumuz memleketi düşman ordusundan temizleyinceye kadar harekete devam kararının mebdei idi. Malumdur ki Sakarya Harbi'nin son günlerinde Yunan sol cenahına ordumuz mukabil taarruzda bulundu. İşte Yunan ordusunu ricate mecbur eden o mukabil taarruzdur ki, ordumuz İzmir'e gelinceye kadar devam etti." Falih Rıfkı, sorar: "Bu son hareket-i askeriye ile tahakkuk eden büyük muvaffakiyet bilhassa düşman ordusunun sert bir surette imhası esasen bu ordunun maddi ve manevi kuvveti ile içindeki sarsılmadan mı ileri geldi? Trakya'ya nakledilmiş kuvvetlerin bıraktığı boşluk mühim mi idi?" Mustafa Kemal'in cevabı: "Bütün dünya bilir ki Yunan ordusu fenni ve askeri icabata tamamen muvafık surette teşkil ve tensik edilmiş kuvvetli bir ordu idi ve Yunan devletinin şimdiye kadar malik olduğu orduların hepsinden kuvvetli idi. Manevi ahvalinde şayi olduğu gibi bir karışıklık olduğuna dair hiçbir emare yoktu. Yunan askerlerinin askerlerimizle temas ettikleri vakit kendilerini gevşemiş gibi göstererek ve hakikatte bizi gevşetmeye matuf telkinatta bulunduklarına bakılırsa bütün bu duyurmadan maksadın ne olduğu tebeyyün eder. Bu surette bize Yunan ordusunun imhilaline intizar ederek meselenin halledileceği ümidini vermek istediler ve bu boş intizar ile geçecek zamanın bizim ordumuzu dağılmaya uğratacağı zannında bulundular. Son müsademelerde bilhassa Afyonkarahisar, Dumlupınar büyük meydan muharebesi günlerinde düşman mukavemet, mücadele ve bütün teşebbüsleri ciddi ve ehemmiyetli idi. Düşman ordusundan Trakya'ya mühim bir kuvvet geçirilmemiştir. Mübalağa ile bahsi geçen bu kuvvet yani teşekkül etmiş yahut teşkilâtı henüz hitam bulmamış ve birkısım silahsız iki üç alaydan ibarettir. Yunan ordusu bütün aksamı ve bütün vesaiti ile Anadolu'nun içinde milletin kalbine saplanmış bir hançer vaziyetinde idi." Falih Rıfkı'dan soru: "Taarruz harekâtı nasıl başladı ve nasıl inkişaf etti?" Mustafa Kemal'in cevabı: "Taarruz hareketi Afyonkarahisar cenup cephesinde düşmanın birkısım müstahkem hatlarını çiğneyerek tatbik edilmiş bir yarma hareketi ile başladı. Bunu müteakip düşman ordusu kuvay-ı asliyesinin bir araya gelerek hazır bulunduğu Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi tesmiye olunan ve beş gün devam eden harpler neticesinde düşman ordusunun kuvvay-i asliyesi artık kuvvet olmaktan çıkarılmıştı." Falih Rıfkı'dan yeni bir soru: "Başkumandan Muharebesi namını alan harp hangisi idi?" Mustafa Kemal'in cevabı: "Bu isim büyük meydan muharebesinin son safhasını teşkil eden muharebeye verilmiştir. Düşman ordusu meydan muharebesi esnasında ikiye parçalanmıştı. Bunun büyük bir kısmı Dumlupınar şimalinde Adatepe civarında bir dereye sıkıştırıldı ve orada imha veya esir edildi." Falih Rıfkı yeniden sordu: "Akıncı denilen müteferrik kuvvetlerimizin vazifesi ne oldu?" Mustafa Kemal'in cevabı hazırdır: "Bu nam altında tebliğ-i resmilerde gördüğümüz kuvvetler düşman gerilerinde faaliyette bulunmaya memur edilmiş süvari kıtalarıyla birkısım atlı piyademizdir. Bu kuvvetler mühim işler gördüler, ezcümle birçok kasaba ve köylerimizi yangın ve tahripten kurtarmışlardır." Zaferin İstanbul'u ve bütün dünyayı hayrete düşüren, akıllara hayret veren taraflarından biri de sürati idi. Askerlerimiz İzmir'e girdiği vakit Yunan ordusunun artakalan kısmı henüz şehri terketmemişlerdi. Bu süratin nasıl mümkün olduğunu Paşa hazretlerinden sorduk: "Ordumuzun sert ve şiddetli takibatı sayesinde. Filhakika daha taarruz başlamadan evvel dört yüz kilometreyi mütecaviz mesafe üzerinde durmaksızın bütün ordularla, düşmana nefes aldırmayacak kadar sert bir takip icra etmek nokta-i nazarından esaslı hazırlıklarda bulunmuş ve teşhirler almıştık. Düşman kuvvetleri büyük meydan muharebesinde mağlup olduktan sonra Dumlupınar mevzilerinde, Uşak'ın şarkında, Takmak, Alaşehir, Salihli civarlarında ve son defa olmak üzere İzmir'in yirmi beş-otuz kilometre şarkındaki hazırlanmış müteaddit mevzilerde müdafaaya teşebbüs etti. Bu teşebbüslerin her birinde düşman ordusunun bakiyeleri bir defa daha mağlup ve perişan adilerek ordumuz İzmir'e girdi. İzmir sabah, Bursa akşam olmak üzere aynı günde istirdat ettik." Başta Mustafa Kemal, bütün şehitlere rahmetler dileriz