Geçen haftaki yazımda Osmanlı Milletler Topluluğu'nun İngiliz Milletler Topluluğu'ndan önce kurulduğunu belirtmiş ve bunun ilklerini anlatmaya başlamıştım. İlk ilke Non Assimilation -Benzeşme yok bunu anlatmıştım. İkinci ilke dini hoşgörüdür. Oldukça tamam bir hoşgörü vardı. Hoşgörü bahsinde Osmanlı İmparatorluğu bütün Hıristiyanlığa karşı tam bir tezat göstermekte idi. Latinlerin ve Rumların birbirlerine karşı kinleri çok kuvvetli idi ve devamlı bir bölünme sebebi idi. Bu Ortodoks Hıristiyanları Sırp olsun, Bizanslı olsun veya Rum olsun Osmanlı egemenliğini kabule teşvik etmişti. Bunların akli durumları Kuzey Sırbistan despotu George Brankovitch'in John Hunyadi'ye "eğer kendilerini Türklerden kurtarırsa hangi dini zorlayacağını sorması" ve Hunyadi kati şekilde Latin (Katolik) şeklinde cevap vermesi üzerine çok üzülerek aynı soruyu Türk sultanına sormuş ve "her cami yanında bir kilise inşa ettireceğim ve halka camilerde namaz kılmalarını veya kiliselerinde haç çıkarmayı serbest bırakacağım" şeklindeki şartıyla çok iyi açık şekilde bilinmektedir. Hikaye şüphesiz fiilen olmasa bile anlam olarak doğrudur. Rum Hıristiyanlar kitlesi Türk'ün yönetimindeki sınırlı hoşgörüyü Latinin yönetimindeki sınırsız baskıya tercih ettiler. (Harold W. F. Temperley, History of Serbia London, 1919, s. 110) Yerliler dini mezhepleri kendilerininkinden farklı bir Hıristiyan devlet yerine Türkleri tercih etmişlerdir. Girit adası da böyle olmuştur. "Ada asırlar boyu daha sonraki Türk işgalcilerin göstermedikleri bir şiddetle Venedikliler tarafından yönetilmişti. Nitekim Giritliler 1645'te Türkleri adalarını almaya davet etmişler ve unutulmaz Türk muhasarası 1649'da Osmanlı zaferi ile sonuçlanmıştı" (William L. Langer The Diplomacy of Imperialism 1890-1902) New York, 1951 s. 215). Diğer bir Türk tercihi 1458'de Sırp kralı Lazar öldüğünde ortaya çıkmıştı. "Lazar'ın dul eşi Helena ülkesinin siyasi bütünlüğünü onu papalığa bir bağlı ülke olarak takdim etmekle sağlamaya çalıştı. Fakat Sırplar Katolik olacaklarına Türk olmayı tercih ettiler" (William Miller The Balkans London, 1896, s. 296). Bir Katolik olan Bosna kralı ülkesini Sırbistan'la birleştirmek ve iki krallığı papanın himayesine koymak istedi bu suretle Katolik bir krallık kurulacaktı. Fakat Bosna halkı bu teklife mukavemet etti. "Burada da halk papaların ellerindeki korkunç işkenceleri hatırlayarak Türkleri kurtarıcı olarak sevgi ile kabul ettiler." Sırp asilleri sadrazamın (Sokollu'nun) kardeşine kapıları açtılar. Şehirler bir bir arka arkaya kapılarını Türklere açtılar. (Miller op. cit. ) Dini müsamahada akil baliğ olan Hıristiyan ve diğer gayrimüslimlerin zorla Müslüman yapılamıyacaklarına dair İslami kural vardı. Osmanlı ilkelerini anlatmaya gelecek yazımda devam edeceğim.