Şaron, hükümeti kurabilecek mi?

A -
A +

Kurulduğundan beri barış yüzü görmeyen İsrail halkı artık mutlaka barış istemektedir. Bunun içindir ki Müslümanlarca kutsal sayılan Haremi Şerifi ziyaret ederek ikinci intifada hareketinin başlamasına sebep olan kuvvetli adam durumundaki Ariel Şaron İsrail siyasi tarihindeki en büyük seçim oyu yüzde 62,5'la Başbakanlık koltuğunu kazandı. Halbuki Filistin'deki şiddet olayları nedeniyle New York'ta Ekim başında toplanan Olağanüstü Güvenlik Konseyi görüşmeleri sonunda gazetecilerin sorularını cevaplayan Filistin BM'ler Temsilcisi Nasır El-Kidwa, Likud Partisi lideri Şaron'un sorgulanmasını istemişti. Tüm dünyanın gözleri önünde çocuk kadın farkı gözetmeksizin cinayetler işlendiğini belirten El-Kidwa olayların sorumlusunun Ariel Şaron, tırmandıranların da İsrail askerleri olduğunu söylemişti. 72 yaşındaki yeni başbakanın işi çok zordur. Şaron bir birlik hükümeti kurmak istemektedir. İşçi Partisi'nin yardımı olmadan bu gerçekleşemiyecektir. Şaron eski başbakan Barak'ı savunma, Şimon Peres'i ise Dışişleri Bakanı tayin etmek istiyordu. Başta "bu öneriyi düşüneceğim" diyen Barak sonra hem bu bakanlıktan hem de siyasetten çekildiğini açıklamıştır. Mazisindeki Arap katliamları sebebiyle İsrail Kasabı diye adlandırılan Şaron "Araplar beni iyi tanır ben dediğimi yaparım sözüm sözdür" diye yeni bir imaj peşindedir. Barak başbakanlık seçimine "ben sözümü tuttum, Lübnan'dan çekildim, Filistinlilerle barış yollarını denedim, deniyorum" diyerek girmesine rağmen Barak, İşçi Partisi ve barış taraftarları seçimi kaybetmişlerdir. Bill Clinton Barak'a seçim sırasında İsrail'e gelip yardımcı olmak istedi, Barak bunu kendi bakanlarının bir çoğunun hayretini mucip olacak şekilde reddetti. Seçim sırasında Arafat'la yaptığı görüşmelerde müzakerelere tekrar başlamak niyetinde olmadığı ortaya çıkmıştı. Zaten Filistinliler de bu "tedrici müzakere" formülünü reddetmişlerdi, onlar bir barış antlaşması için müzakereler yapılmasından yanadırlar. Barak bir bakıma "ben her ne gerekli ise yaptım ama Arafat savaşı seçti" demektedir. Aslında iki tarafında savaşı seçecek halleri yoktur. Onun içindir ki Arafat iki de bir Ankara'ya gelip yardım istemekte barışı kurtaralım demektedir. Nitekim 14 Şubat'ta bir günlük çalışma ziyareti için Ankara'ya ve "Türkiye'ye gelmek için özel bir sebebe ihtiyacımız yok. Aramızdaki tarihi bağ gelmemiz için gerekli nedeni oluşturuyor" diyen Arafat, Cumhurbaşkanı sayın Sezer ile görüşmesinde bölgede meydana gelen son şiddet olaylarını kınadıkları ve bu tür olayların barışa hizmet etmediği konusunda görüş birliğine vardıklarını belirtti. İki liderin görüşmesinde Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Filistin Uluslararası İşbirliği Bakanı Nebil Şaat ile üst düzey yetkililer de hazır bulundu. Ortadoğu'da içinde bulunulan duyarlı ortamda, tarafların şiddet olaylarını denetim altına almaları ve gerginliği arttıracak davranışlardan kaçınmaları gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Sezer, İsrail'de Ariel Şaron başkanlığında kurulacak hükümetin barış yönündeki çabaları sürdüreceği umudunu dile getirdi. Arafat görüşmesinde BM'deki Mehmetçik sayısının artırılması yönündeki talebini de ifade etti. Başbakan Sayın Ecevit de Arafat ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Türkiye'nin Ortadoğu barış sürecini kuvvetli bir şekilde desteklediğini belirterek bu çerçeve de "arabulucu rolüne girmeden" ellerinden geleni yapacaklarını kaydetti. Bu ara genel olarak dil ve kültürle birbirine bağlı fakat devlet sınırları ile bölünmüş 300 milyona yakın Arabın 1900'de dünya nüfusunun yüzde 2'sini temsil ettikleri halde bugün bu oranın yüzde 4,6'ya çıktığını fakat Araplarda hayret verici bir nüfus gerilemesi kaydedildiği bildirilmektedir. Demografik Etüdler Milli Enstitü (İNED/ Müdürü Philippe Fragues'in çalışmalarına göre bu, Araplar arasında Pattriarkal aile sisteminin yok olmasına bağlanmaktadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.