Sayın Cumhurbaşkanı Sezer'in hukuk alanındaki görüşleri (3)

A -
A +

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış olan Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in hukuki görüş ayrılığı yüzünden bazı hükümet kararnamelerini geri çevirdiğini biliyoruz. Bir hukuk profesörü olarak kendisinin hukuk alanındaki görüşlerini hiç yorum yapmadan bir kez daha yayınlamanın faydalı olacağı görüşü ile kendilerinin Anayasa Mahkemesi'nin 37. Kuruluş yıldönümündeki konuşmalarının üçüncü bölümünü de aynen yayınlıyorum... "Düşünceyi açıklama özgülüğü ile kamuoyu arasında da sıkı bir bağ bulunmaktadır. Gerçekten bu iki kavram birbirini etkiler. Toplumda aydın bir kamuoyunun varlığı, kamuoyunun oluşmasını sağlayacak araç ve olanaklar gerektirir. Kamuoyunun belirmesinin koşulu da, her şeyden önce, düşüncelerin her türlü araçla açıklanabilmesi ve yayılabilmesidir. Kamuoyu, olaylar ve sorunlar üzerinde herkesin özgürce düşünce açıklayabildiği, eleştiri yapabildiği, değişik yorumların, tezlerin tartışıldığı bir ortamda gelişip olgunlaşabilir. Başka bir anlatımla, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü kamuoyunun da temelini oluşturur. Görüldüğü gibi düşünce özgürlüğünden, düşünce ve kanaatlerin çeşitli araç ve yollarla serbestçe açıklanması ve yayılması anlaşılmaktadır. Düşünce özgürlüğü sosyal gelişmelerin temel koşuludur. Toplumun demokratik yapısının en önemli göstergelerinden birisidir. Bu özgürlük, tüm anayasalarda güvenceye alınmıştır. 1961 Anayasası'nın "düşünce hürriyeti" başlıklı 20. maddesinde, "Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim ile veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklayabilir ve yayabilir" denilerek düşünce ve kanaat özgürlüğü ile düşünceyi açıklayıp yayma özgürlüğü birlikte düzenlenmiştir. Maddede özgürlüğün sınırlandırılmasına ilişkin herhangi bir kurala da yer verilmemişti. 1961 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesi (8.4.1963 günlü E. 1963/16-17 K. 1963/83-84 sayılı kararları) "düşünce"nin başkalarına açıklanmadığı, kişinin iç dünyasında kaldığı sürece sınırsız olduğunu, ancak düşünce açıklanarak bireysel alandan toplumsal alana geçtiğinde, düşünceyi açıklama özgürlüğünün Anayasa'nın 11. maddesine göre sınırlandırılabileceğini belirtmiştir. Öğretide, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasası'nın 11. maddesini yasa koyucuya genel sınırlama yetkisi veren bir kural olarak görmesini benimseyenler olduğu kadar eleştirenler de olmuştur. 1971 yılında yapılan Anayasa değişikliğinde, 11. madde genel sınırlama kuralı durumuna getirilmek istenmişse de tartışmalar son bulmamıştır. 1982 anayasasında düşünce özgürlüğü yönünden sınırlayıcı kimi konularda yasaklayıcı düzenlemeler öngörülerek 1961 Anayasası'ndakilerden oldukça farklı bir sistem getirildi. 1982 Anayasasında düşünce özgürlüğü "düşünce ve kanaat özgürlüğü" ve "düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü" olarak iki ayrı maddede düzenlenmiştir. Anayasanın düşünce ve kanaat hürriyeti başlıklı 25. maddesine göre, herkes, düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanmaz. Her ne kadar Anayasa'nın 13. maddesinin son fıkrasında, maddede yer alan genel sınırlama nedenlerinin temel hak ve özgürlüklerin tümü için geçerli olduğunun belirtilmesi karşısında, "düşünce ve kanaat özgürlüğünün" de 13. maddede belirtilen nedenlerle sınırlandırılabilmesi öngörülmüş ise de, kişinin kendi iç dünyasıyla ilgili olan bu özgürlüğün niteliği gereği herhangi bir sınırlamaya bağlı tutulması olanaksızdır. Öte yandan Anayasa'nın 15. maddesine göre de, düşünce ve kanaat özgürlüğü, savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü durumlarda da ortadan kaldırılamayacak özgürlüklerdendir. Anayasa'nın 15. ve 25. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, olağanüstü durumlarda da dokunulamayan düşünce ve kanaat özgürlüğünün olağan dönemlerde de sınırlandırılmasının olanaksız olduğu sonucuna varılır. İnsanın iç dünyasına, akıl ve sezgilerine dayanan düşüncesini açıklamadan başkaları tarafından bilinmesi olanaksızdır. Bu nedenle, düşünce özgürlüğü sınırlanamayan mutlak bir özgürlüktür. Başkalarına açıklanmayan düşünce bir özgürlük de sayılmayabilir. Başkalarına açıklanmayan kişinin iç dünyasında kalan düşünce ve kanaatin anayasal koruma altında olmasının da bir anlamı yoktur. Ancak maddenin "kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz" biçimindeki bölümü, sağlayabileceği yararlar nedeniyle önem kazanmaktadır. Çağdaş demokrasilerde, düşünce özgürlüğü yönünden önemli olan, düşüncelerin özgürce açıklanabilmesi ve yayılabilmesidir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.