2.5 milyon kilometre kare toprağa ve 30 milyon nufusa sahip Sudan tam anlamı ile bir İslam ülkesidir. 1973'te kısa bir ziyaret imkânını bulduğum Sudan, Mavi ve Beyaz Nil'in birleştikleri başkent Hartum şehri ile sevimli bir Arap ülkesidir. Bu Afrika devletine kuzeyden Mısır, doğudan Etiyopya ve Kızıldeniz, güneyden Uganda ve Zaire, batıdan Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad ve Libya devletleri komşuluk etmektedirler. Dikdörtgen bir şekle sahip Sudan, yüzölçümü bakımından Afrika'nın en büyük ülkesidir. Nubia denilen Kuzey Sudan'ın ilk sakinleri zencilerdi, sonra 18. yüzyıla kadar Kush, Makurra, Alva ve Funj gibi çeşitli kabileler idaresinde kaldı. 1825-1843 yılları arasında Osmanlı valileri tarafından yöneltildi. (Yeni Rehber Ansiklopedisi, Sudan maddesi) 1863 yılında Mısır Hıdivi İsmail Paşa, Sudan topraklarını kontrolü altına aldı. 1882-1898 yılları arasında kendini Mehdi ilan eden Muhammed Ahmet bin Abdullah'ın arkasından gidenlerin elinde kaldı. 1885'te Mısır valisi İngiliz Gordon Paşa öldürüldü, Hartum ele geçti. Mehdi'nin ölümü ve yerine laik bir yönetim kuran yardımcısı Abdullah bin Muhammet et Teaşi'nin geçmesi üzerine İngilizler general Kitchener komutasında yeniden Sudan'ı fethe başladılar. Hartum teslim alındı. Faşoda'da az kalsın İngiltere Fransa ile savaşa giriyordu, Fransızlar çekilince tehlike uzaklaştı. General Horatio Herbert yönetimin başına geçti. 19 Ocak 1899 anlaşması ile Foreign Office'e bağlı olup bunun da komutanlığını yapıyordu, genel vali idi. Bu surette bir İngiliz-Mısır condominium'u kuruldu. 1924'te Kahire'de Sudan genel valisi bir Mısırlı milliyetçi tarafından öldürüldü, bunun üzerine Mısırlı subay ve askerler geri çekildiler. Kuzey kökenli Sudanlılar Güney yönetiminden çekilerek Güney Yönetimini tek başına bıraktılar. 1936 anlaşmasına kadar bu durum sürdüyse de Sudan ayrılıkçı düşüncesi bu tarihten başlayarak Mısır tarafından kabul edildi. İngilizlerin himayesinde hazırlanan 1948 Anayasası bir Sudan meclisi kurdu ve 1951'de kral Faruk geçici olarak Sudan kralı durumuna geldi. Aynı yıl 1936 anlaşması yürürlükten kaldırıldı. Necip ve Nasır bağımsız ve dost bir Sudan'ı tercih ettiler. Üç yıllık bir geçiş döneminde iç özerkliğe sahip bir hükümet kuruldu. Mısır'la birleşme veya bağımsızlığa üç yıl sonra karar verildi. 1956 Ocağında Sudan bağımsızlığı seçti. 1958'de general İbrahim darbe ile iktidara geldi. 1964'te çekilmek zorunda kaldı. 1969'da general Cafer el Nümeyri bir darbe ile iktidara geldi. Hükümet darbesine kadar bir dizi sivil hükümet birbirini izledi. 1972'de Nümeyri'ye karşı başarısız bir komünist darbesi oldu, 1973'te 8 Filistinli gerilla ABD Savunma delegesini ve askeri ataşesini öldürdüler. Nümeyri 1989'da kansız bir darbeyle devrildi. O tarihten beri Milli Kurtuluş Devrim Komite Başkanı Tuğgeneral Ömer Hasan el Beşir başa geçti o tarihten beri Sudan'ın başındadır. Sudan'ın en büyük problemi Hıristiyan günüyle devam eden iç savaştır. Kuzey, kuvvetli olmakla beraber Güneyi bir türlü yenememektedir. Kuzeyde Mehdi'nin izi hâlâ sürmektedir. Hartum Monitor. İdeoloji yavaşça yerini ekonomiye terketmektedir. Dışişleri Bakanı Mustafa Osman İsmail "Barış ve birliğe ihtiyacımız var ve teknolojiye muhtacız." demektedir. "Açıklık ve hürriyet olmadan barış ve birliğe ulaşamazsınız. Ve teknoloji için ise iyi dış ilişkilere ihtiyacımız var." Batı, İngiliz valisi Charles Gordon'un milliyetçiler tarafından kafasının kesilmesini unutmamaktadır. Başkan George W. Bush "Sudan, insan hakları bakımından bir felaket bölgesidir" demekte ve Sudan'ı kökten dinci addetmektedir. Halbuki Avrupalılar'ın görüşü yavaş da olsa değişmektedir. Sudan'da insan hakları için mücadele edenler son iki senede rejimin yumuşadığına işaret etmektedirler. İnsan hakları uzmanı avukat Rıfat Makkavi geçenlerde askerlere insan haklarını anlatmıştır. 1999'a kadar rejimin ideolojik lideri ve ana politikacısı Hasan el Turabi sertlikten yanadır fakat şu anda evinde göz hapsindedir. Sudan bu rahatlığa petrol sayesinde kavuşmuştur. Günde 210.000 varil ihraç etmektedir ve bu 1999'dan beri devam ediyor. Sudan, çok eleştirilen çocuk askerleri de terhis etmektedir. Batı Sudan'la ticaret yapmak istemekte bunun için hürriyetlerin artırılmasını şart koşmaktadır. Sudan da bunu anlamış gözükmektedir.