Dünkü 23 Temmuz 1908 günü İkinci Meşrutiyet'in 100. yıl dönümü idi. Pek kutlu geçmedi ama, demokrasi tarihimizin zorunlu bir merhalesi idi, biz gene olanca iyi niyetimizle kutlu olsun! diyelim. Önce günümüzün sayın okuyucularına meşrutiyet'in kelime anlamını hatırlatmam gerekiyor: Meşrûtıyyet, Arapça (şart) kelimesinden 19. yüzyıl ortalarında Osmanlı'nın türettiği bir politik terimdir ki (parlamenter monarşi) demektir. Cumhuriyetler için kullanılmaz. Monarşiler için kullanılır. Zira şart, hükümdarın -kutlu, ilâhî, Allah'ın takdiri- olduğu kabûl edilen yetkilerine konmuştur. Hükümdarın kısıtlanan yetkileri, o dönemde bütün demokrasilerde mevcut sınırlı ve kısmî halkoyu ile üyeleri seçilmiş halk meclisine, parlamentoya verilmiştir. Meşrutiyeti, benim kitaplarımda sıkça kullandığım (taçlı demokrasi) diye tercüme etmek doğrudur. Bugün İngiltere, İspanya, Hollanda, Japonya gibi monarşiler (taçlı demokrasi)dir. Hükümdarın bizzat devleti yönettiği monarşiler tabiatiyle (taçlı demokrasi) değil, mutlak monarşidir. Birinci Meşrutiyet'in ömrü 14 aydan ibaret kaldı (1877). İkinci Abdülhamîd'in şahsî saltanatı başladı ki, Tanzimat'ın otoriter dönemini oluşturur. Anayasa ilga edilmemiştir. Ama 30 yıl boyunca milletvekili seçimi yapılmamış, meclis toplanmamıştır. 1905'te Rusya'da, hele 1907'de İran imparatorluğunda millet meclisleri açılınca, bir Avrupa devleti kimliği taşıyan Türkiye'de de açılması kaçınılmaz hâle geldi. Sultan Hamîd meşrutiyeti kendi inisiyatifi ile birkaç yıl önce ilân etse idi, demokrasiye sağlam geçiş oluştururdu. Geciktiği, 3. Ordu'nun boğazlarına kadar politikaya batmış asi subaylarının zorlaması ile anayasayı tekrar yürürlüğe koyduğu için, sağlıklı demokrasi kurulamadı. Yönetim, parti diktasına, sonunda ikisi asker üç kişinin tecrübesiz ellerine düştü. 1908-1922 arasında artık zaten devleti yönetemediği için hâkan-halîfelerin sorumluluğu yoktur. 10 yıl içinde üç kıt'a üzerinde muazzam imparatorluk, tarihinin en büyük felaketlerini ve milyonlarca insanının öldüğünü milletimize yaşatarak sona erdi. Osmanlı, can verirken, cumhuriyeti doğurdu.