Yarın 11 Eylül 2001 trajedisinin 3. yıldönümüdür. Terörle cihanşümul savaşın başladığı gündür. Savaşı, terör tarafı başlattı. Bu hususu unutmamak gerekiyor. Unutanlar, yanlış yollara saparlar. Üçüncü Milenyum (Binyıl) böylesine başladı. Halbuki girişi ne ümitlerle karşılayıp kutlamıştık. 21. asra (yüzyıla) adım atmıştık. Ulaştırma ve haberleşme tekniğinde harikalar oluşturarak Arz denen gezegeni avuçlarımızın içine almıştık. Daha 150 yıl önce en hızlı ulaştırma aracımızın at dediğimiz mübarek hayvan, en hızlı haberleşme vasıtamızın güvercin denen sevimli yaratık olduğunu unutmuştuk, hatırlamıyorduk bile... Sulh ve sükun içinde yaşayacak, refahı yayacak, yaygınlaştıracaktık. Ama maalesef 6 milyarı geçen Arz nüfusunun yarısından fazlası, gezegenin servetinin ve nimetlerinin azınlık mihraklarının tekeline geçtiğini söylüyordu. Mutlu azınlığı oluşturanlar ise, zenginliklerini sürdürdükleri enerji kaynaklarının, yoksul kitlelerin topraklarında bulunmasının büyük haksızlık oluşturduğu iddiasında idiler. Dün Cakarta'daki Avustralya büyükelçiğine yapılan saldırı, Okyanusya kıt'asının da masûn bulunmadığını gösterdi. Terörün bu derecede yayılmasının sebebi, bir çok devletin kararlı tavır almaktan çekinmesinin neticesidir. Terörü rakip ve hasımlarına karşı kullananlar da çoktur. Örgütlerin arkasındaki ülkeler ve verdikleri destekler eninde sonunda açığa çıkmakla beraber, bir müddet saklı kalabilmektedir. O zamana kadar terör, epey yol almış bulunuyor Terörü ve mücadele şeklini Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan evvelsi gün veciz şekilde açıkladı, tarif etti, yol gösterdi. Terörden muazzam zarar gören, 30.000 insanını ve 100 milyar dolar servetini yitiren Türkiye, kıytırık bazı mihraklar dışında, elbette terörün ne olup ne olmadığını tam bir şuurla kavramıştır. Dünya ikiye ayrılıyor. Bilmem dikkat edebiliyor muyuz? Taraflar şekilleniyor: Terörle savaşmaya kesin kararlı olanlar ve pas geçmeye, kullanmaya, desteklemeye, terörle savaşan devletlere düşmanlıklarını arttırmaya heveslenenler...