3 Ekim'e ne kaldı ki? İki buçuk ay sonra müzakerelere başlayacağız. Avrupa Birliği üyeliği için müzakereliğe başlayan bir Türkiye hakkında dost düşman, daha ciddiyetle düşünecektir. Ancak arada, AB üyesi devletlerin zirve toplantısı var. Burada Türkiye'yi incitecek bir karar çıkmaması için şimdiden uyarılar başladı. İngiltere dışişleri ve maliye bakanları, Federal Almanya dışişleri bakanı, İtalya başbakan yardımcısı dışişleri bakanı, Türkiye'ye 40 yıldan bu yana verilen sözün tutulması için Avrupalılar'ı ikaz etti. Dışarıda kalan bir Türkiye'nin, Avrupa'nın güvenlik ve huzuruna, refah ve saygınlığına halel getireceğini vurguladılar. Türkiyesiz Avrupa'nın, stratejik emniyetten yoksun kalacağını belirttiler. İspanya dışişleri bakanının da aynı fikirde bulunduğu biliniyor. Bir iki gün içinde üst üste çok yüksekten bu uyarılar o halde kimin için yapıldı? Başta, Türk Yenileşme Hareketi'nde örnek alıp uyguladığımız Fransa için... Oradan ses seda gelmiyor (düzeltiyorum; çatlak sesler geliyor). Ve sonbaharda iktidara geçmesi beklenen Federal Almanya Hıristiyan Demokratları'nın lideri Angela Merkel için... Bu hanımefendi, imtiyazlı ve çok ayrıcalıklı ortaklık Türkiye için daha iyidir diye tutturdu gidiyor. Türkiye'nin yüksek menfaatlerini biz Türklerden daha iyi bilir edası ile konuşuyor. Ama biz imtiyaz, ayrıcalık falan peşinde değiliz. İmtiyazsız ve ayrıcalıksız basit, sıradan, diğerleri ile eşit statüde üyelik istiyoruz. Bendeniz gene de, fizik profesörü olan hanımefendiye Türkiye'nin ne idüğünün Berlin'de Şansölye koltuğuna oturduğu zaman etraflıca anlatılacağı ümidindeyim. Prof. Merkel, partisinin büyük ismi ve Almanya'nın birleştiricisi Kohl'ün fazlasıyla etkisinde kalmış gibidir. Halbuki Sayın Kohl'ün gelini Türk'tür. Doğu Almanya'da mağrur bir Prusyalı olarak doğan Merkel'in, gözlerini komünist işgalinde Rus peyki bir devlette açması, orada okuyup yaşaması ile, Türkiye'ye dair olumsuz telkinlere muhatab bulunması da imkân dahilindedir. Ama sırasıyla Roma, Bizans, Osmanlı Türkiyesi cihan imparatorluklarının taht şehri İstanbul'un Avrupa kıt'asında yer aldığı, adı geçen devletlerin buradan yönetildiği, Osmanlı hâkanlarının asırlarca Roma imparatoru (Osm. kayser-i Rûm) titrini resmen taşıdıkları gerçekleri pas geçilemez. Bütün 19. asır ve 20. asır başları Avrupa almanakları (yıllıkları) açılıp bakıldığında, Türkiye'nin istisnasız hepsinde Avrupa devletleri arasında yer aldığı görülür. Avrupa'nın, üyeliğimiz konusunda, akıl almaz bir irticada bulunmayacağı kanaatindeyiz.