3 Ekim'e doğru

3Ekim'de Avrupa Birliği ile huzur içinde müzakereye başlamak galiba nasîb olmayacak. Zaten milletlerarası diplomaside huzur ve sükûn dönemleri seyrektir. Ve Avrupalılar gürültü patırtıdan hoşlanırlar. Şarklıların pazarlıkçı diye sadece adı çıkmıştır. Gene de Avrupa'dan bu kadarını beklemiyorduk. Bazı Avrupa devletleri iç politikalarını Türkiye üzerinden yürütmeyi benimsediler. Her hâl-ü kârda 3 Ekim'de Brüksel'de masaya oturacağız. Avrupa, Türkiye'yi masadan kaçıracak derecede sağduyusunu kaybetmeyecektir. Bir Kıbrıs tutturdular gidiyor. Kıbrıs Rumları'nın tutumunu aşan demeçler patlatılıyor. Zira Kıbrıs Rumları, masayı bırakmaya zorlanan bir Türkiye'nin, Kıbrıs'ın birleşmesini bir asır engelleyeceğini biliyorlar. Bütün dış ilişkilerimizde çeyrek yüzyıl boyunca Kıbrıs önümüze kondu ve epey menfaatimiz ihlal edildi. Kıbrıs'ta birkaç fırsatı kaçırdık. Kıbrıs için Türkiye de, Kıbrıs Türkleri de gereken yatırımları yapmadı. Güneyle kuzeyin arası açıldıkça açıldı. Güney, cazibe merkezi hâline geldi. Şimdi, şâheser çözümsüzlük politikamızın ince bir çizgisini yaşıyoruz. Eninde sonunda Kıbrıs üzerinde bir anlaşmaya varılacaktır. O halde Avrupa'nın bazı akl-ı evvelleri acaba Ankara'nın bütün dikkatini Kıbrıs üzerinde yoğunlaştırıp başka bir konuda boşluk oluşturmaya mı çalışıyorlar? Yüksek diplomasimizin böyle zokaları yutmayacağının güveni içindeyiz. Bu arada 3 Ekim'den önce, 18 Eylül'de Almanya'da genel seçimler yapılacak. Bugünkü iktidar kaybetse bile 3 Ekimden önce yeni hükûmet kurulamayacaktır. Prof. Merkel, Berlin'de Şansölye koltuğuna oturduğu takdirde, Türkiye'nin durumu ve potansiyeli kendisine anlatılacaktır. Türkiye'de, AB taraftarı ve Fransa sempatizanlarını hayal kırıklığına uğratan Başkan Chirac'ın rahatsızlığını bir hafta önce bu sütunda yazdım. Maalesef haklı çıktım, evvelsi gün hastaneye yattı. En samimi âcil şifalar diliyoruz. Sağlığına kavuşmuş olarak çıkacak ve Türkiye üzerinde eski olumlu politikasına dönecektir.