Avrupa Birliği, Türk Ceza Yasası'nın Türklüğe hakaretle ilgili yeniden düzenlenen mahut 301. maddesini hiç beğenmedi. Bu derecede yoğun itiraz, maddenin yazılımından değil, uygulanmasından kaynaklandı. Demokrasinin ve insan olmanın vazgeçilmez şartlarından biri fikir hürriyetidir. Düşünmek süper yeteneği, bütün canlı türleri içinde yalnız insana mahsustur. Atatürk'ün muâsır medeniyet (bugünki dille: çağdaş uygarlık) çok veciz kavramı ile ifade buyurduğu millî hedefimize, insanlığa bu düzeyi sağlayan fikir hürriyeti olmaksızın erişmemiz mümkün değildir. Olur olmaz yazıları ve söylemleri millete hakarettir diye yargıya götürmek, fikir hürriyeti ile bağdaşmaz. Biz, bu hatayı yaptık. Ancak konunun bir başka tarafı da var: Bizim mahut 301. maddenin benzerleri, Avrupa devletlerinin ceza yasalarında mevcuttur. Farkımız, oralarda, şüphe duyulan her yazının millî hakaret sayılıp yargıya çıkarılmamasıdır. Kaldı ki, Avrupa Birliği mevzuatını kabûl etmemiz şarttır. Türk'e ait her şey eleştirilebilir. Doğrudan Türk ve Türkiye kavramları ise kutsaldır. Çare olarak, bu sütunda on defa yazdık: İngiltere'de Teatcher yasalarındaki ilgili hükümleri aynen tercüme edelim. Gene yıllardan beri söyledik: Milletvekili dokunulmazlığı için Danimarka mevzuatını aynen alalım ve bu husustaki polemiğe son verelim. Bunlar o kadar zor şeyler mi? Aynı zamanda hükûmet, muhalefetin Türklüğe hakareti serbest bıraktınız! ithamından kurtulur. Zira millete hakaret, muğlak bir suçlamadır. Unutmayalım, Cumhuriyet tarihimiz boyunca, cumhuriyeti kuran kişilerin de istisnasız mensup bulundukları Osmanlı'ya sürekli hakaret edildi. Osmanlı ise, 2700 yıllık Türk tarihinin yüzde 60'ıdır.