4. yıla girerken

Türkiye Büyük Millet Meclisi, dönemin 4. yılını açtı. Cumhurbaşkanı Sezer, güzel bir nutuk söyledi. Resepsiyonda Orgeneral Hilmi Özkök, demokrasinin genelkurmay başkanı gibi konuştu. Halefi olacağı belirtilen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hemen yanında idi. Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Avrupa Birliği'nin saçlarını ağarttığını, fakat (henüz) kel bırakmadığını söyledi. Sonra dünkü Pazar günü Başbakan Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam'da, milletvekillerine, cesur bir konuşma yaptı. Hâsılı, bugünkü 3 Ekim Pazartesi gününü soğukkanlılıkla, itidalle, vakarla bekledik. Hükûmet, elinden geleni yapmıştı, müsterihti. Yüce Meclis'in başkanı Bülent Arınç, Türkiye'nin tavrını vurguladı. Meclisimiz, büyük inkılâplarımızı gerçekleştiren İkinci Meclis derecesinde radikal yasaları yıldırım hızıyla çıkarmayı başarmıştı. Yazımızı dünkü Pazar günü öğleden sonra kaleme aldık. Binaenaleyh 25 Avrupa Birliği dışişleri bakanının Türkiye ile müzakereye başlamak için nasıl bir belge hazırladığını bilmiyoruz. Bu satırlar okunduğu zaman, bu husus açığa çıkmış olacaktır. Ben, utanmadan imtiyazlı ortaklık denen şerefsiz maskaralık şıkkının teklifinden vazgeçildiğini tahmin ediyorum. Kıbrıs'a gelince, oradaki Türk hukukunu, Brüksel'de masaya oturarak daha iyi savunuruz. Masa dışında savunmamız daha sert, ama iki tarafın da zararına olur. Müzakereye başlayacağımızı, tecrübeli siyasî yazarlığa pek de uygun düşmeyen şekilde, kesinlikle yazıyorum. Beklenmedik sürpriz gelişme ve olayların tarihe yön verdiğini, tarihi oluşturduğunu biliyorum. Ama böyle kötü bir sürpriz beklemiyorum. Bir çirkin kaza vuku bulsa bile Türkiye, Avrupalı olduğunu unutmayacaktır. Biz Türkler, Batı hedefimizden asla vazgeçmeyiz. Bu yön bize, asırlar öncesinde çizilmiştir. Yön saptırmak, bizim de, onların da iktidarı dahilinde değildir.