732. yıl dönümünün eşiğinde

A -
A +

Mevlânâ'nın 'şeb-i arûs'unun 732. yıl dönümünün eşiğindeyiz. Hazret muhteşem dervişler olan Horasan erenlerinin ulusudur. Horasan'ın Belh beldesinde doğup Orta Doğu'yu dolaştıktan sonra, Selçuklu Türkiye'sini şereflendirmeye karar vermiş, taht şehrimiz Konya'ya yerleşmiştir. Türk millî kültürünü oluşturan önemli kaynaklardan biridir. Tasavvufun Türk milletinin oluşmasındaki ağırlığı vurgulayan ilk modern mütefekkir, en büyük şairimiz olan Yahyâ Kemâl'dir. Kendisinden 6 yaş küçük Fuad Köprülü'ye, Ahmed Yesevî'yi inceleyip araştırıp yazmasını öğütleyen odur. 13. asır Anadolu tasavvufu, Pîr-i Türkistân denen Hoca Ahmed Yesevî'ye dayanır. Yûnus, onun mürîdinin mürîdinin mürîdidir. Köprülü, birinci kısmında Yesevî'yi, ikinci bölümde Yûnus'u anlattığı Türk Edebîyâtında ilk Mutasavvıflar adlı şâheserini 1918'de ve henüz 28 yaşında, Yahyâ Kemâl'in işâreti üzerine kaleme aldı. Bu arada Dâmâd Nevşehirli İbrâhîm Paşa'nın sadâret yıllarına (1718-1730) Lâle Devri adını verenin de Yahyâ Kemâl olduğunu hatırlatıyorum. Bu adlandırma, tarihçi Ahmed Refîk'in aynı adlı güzel eseriyle Osmanlı tarih terminolojisine girdi ve bütün dünya tarihçiliğince kabûl gördü. Biz Türkler'in İslâm'ı nasıl algılayıp yaşadığımızı Yahyâ Kemâl, tarihçi olmayanlarca önce tepkiyle karşılanan Türk Müslümanlığı diyerek vurguladı. Zâten Türk milliyetçiliğini en yüksek çizgide estetiğe ve tefekküre oturtarak çağdaş milliyetçiliğimizi anlatan, Yahyâ Kemâl'dir. Köye dayanan ve köye dönüşü milliyetçilik gösteren Ziya Gökalp, Atsız'ın dâhiyâne çabalarına rağmen, bugün ve çoktan tarihî fonksiyonunu şerefle ifa edip kapatarak, eskimiştir. Yahyâ Kemâl, folkloru değil, en yüksek şehir kültürünü terennüm etti. Bugünkü kültür krizimizin sebeplerinden biri, Gökalp milliyetçiliğini hâlâ geçerli sanmamızdır. Diğer bir sebep dinimizi, Türk'e yabancı kaynaklardan etkilenerek öğrenmeye kalkışmamızdır. Zira Osmanlı ile vazgeçilemez râbıtamızı muhafaza edemeyerek yenileşmeye çalışmışızdır. Ve henüz muâsır medeniyet seviyesini kazanmış durumda değiliz. Şeb-i Arûs arifesinde bütün bu fikirler kafama doldu. Okuyucularımla paylaşmak istedim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.