Cumhuriyetin 80. yılına büyük problemlerini henüz çözememiş bir Türkiye ile giriyoruz. Fazla nüfus, eğitim, sağlık, adalet konularındaki aksaklıklarımız dev gibi büyüdü. Problemler sürekli ertelendiği, zamanında halledilmediği için kronikleşti. Çağa uyum sağlıyacak Devlet reformu yapılamadı. Köhnemiş, paslı çarkları gıcırdayan bir sistemle palyatif çareler dışında radikal değişikliklere gidilemedi. Milletin iliklerine kadar soyulması önlenemedi. Çalınanlar, çalandan geri alınamadı. Türkiye vatandaşı, gündelik hayatında hemen bütün zaruri maddeleri, müreffeh ülkelerden pahalı kullanmak ve tüketmek zorunda kaldı. Elektrik, gaz, benzin, telefon, su ve benzeri harcamalarda Türkiye, en pahalı ülkeler arasında yer aldı. Enerjideki soygun furyası, nükleer santraller kurmamızı bile engelledi. Daha nükleer enerji ile tanışamadık. Dünya standartlarının çok gerilerine düştük. Korkunç bir kırtasiyecilik, vatandaşı hayatından bezdirdi. Geri kalmamızın başlıca sebeplerinden birini oluşturdu. Kitap ve gazete tirajında, telif haklarında, Afrika ülkelerinin gerilerinde bulunuyoruz. Muhteşem ve muazzam Türk kültürünü, dış dünyaya açamadık. Demokrasimizdeki kusurları hâlâ gideremedik. Avrupa standartlarına ulaşamadık. Anayasamız, yaz boz tahtasına, yamalı bohçaya döndü. Kısa, özlü, liberal, milleti ve fert haklarını öne çıkaran, çağdaş yeni bir anayasa yapamadık. Gülünç duruma düşen seçim ve partiler kanunlarımızı değiştiremedik. Avrupa Birliği ve Birleşik Amerika ile ilişkilerimizin, Türk devleti ve Türk milletinin bütün geleceği için hayatî olduğunu kavrıyamadık. Fırsat üzerine fırsat kaçırdık. Avrupa normlarına erişmemizi geciktirdikçe geciktiren engelleri bir türlü aşamadık. Yarın bayram. Öğüneceğiz ve sevineceğiz. Asıl büyük kutlamayı muâsır medeniyet seviyesine ulaştığımız zaman yaşıyacağız. Bu potansiyele sahip bulunduğumuzdan asla şüphe etmedik.